Ünlü yazar ve düşünürler ölüm yıldönümlerinin 50. ve 100. gibi belirli yıllarda özellikle anılırlar. Bu anmalar, tarihî belleği diri tutmak, toplum hafızasının yeniden inşaı, kültürel kimliği desteklemek, ideolojik sahiplenme, akademik ve entelektüel tartışmalara zemin hazırlamak amacıyla düzenlenir. Ölüm yıldönümü anmaları akademik çalışmaların artmasına ve fikirlerinin yeniden ele alınmasına vesile olur, sempozyumlar, paneller düzenlenirken yad edilen kişi ile ilgili makale ve kitap yayınları artar. Bazı anmalar UNESCO Anma Takvimine de alınarak söz konusu kişinin dünya ölçeğinde hatırlanması hedeflenir.
GÖKALP VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ
23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğan Ziya
Gökalp, Osmanlı Devleti’nin en zor döneminde, yıkılış sürecinde yetişmiş ve bu
çalkantılı ortamda fikirleri şekillenmiştir. Bu zorlu dönemin birçok aydını,
hızlanan çözülmeyi durdurmak için çeşitli yollar önerirken, Gökalp ise
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak bakış açısını savunmuştur. Osmanlı’nın
yıkılışı mukadder hale gelince bu fikrini de sadeleştirerek Türkçülük
fikriyatının esas alınacağı bir Türk Devleti tasarımını geliştirmiştir. İlk
baskısı 1923 yılında yapılan Türkçülüğün Esasları kitabında Türk
milliyetçiliğinin yeni devletin ana birleştirici fikri olarak işlenmesi ve
Türkiye’de yaşayan her etnik kökenden insanın kültürel birlikteliğini savunur.
Gökalp’e göre millet, sadece etnik bir topluluk değil, ortak bir kültür, tarih
ve dil etrafında birleşmiş insan topluluğudur. Gökalp, sadece yüzyıl önce
yaşamış bir düşünür olarak değil, düşünceleriyle bugünümüze de ışık tutan bir
rehber olarak değerlendirilmeliydi. Çünkü O, Türkiye’nin milli birliğini ve kültürel
kimliğini güçlendirmek adına halen de ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
25 EKİM 2024: GÖKALP’İN 100. ÖLÜM
YILDÖNÜMÜ
25 Ekim 2024 tarihi Türk düşünce tarihinin
en önemli isimlerinden biri olan Ziya Gökalp’in 100. ölüm yıldönümü idi.
Gökalp, yalnızca bir sosyolog ve fikir adamı olarak değil, aynı zamanda Türk
milliyetçiliğinin ve modern Türkiye’nin temellerinin atılmasında da kritik bir
rol oynamış bir aydın olarak 100. ölüm yıldönümünde nasıl anıldı, yeterince
önemsendi mi? Bu sorunun yanıtı maalesef olumlu değildir.
ETKİNLİKLER
2024 yılı Ziya Gökalp’in 100. Ölüm
Yıldönümü olarak özellikle üniversitelerin düzenlediği sempozyum ve panellerle
anılırken bu etkinliklerin ölüm günü olan 25 Ekim’in hemen öncesinde ve
sonrasında yoğunlaştığı görüldü. 21 Ekim’de gerçekleştirilen Pamukkale
Üniversitesi Ziya Gökalp Paneli; 21-22 Ekim tarihlerinde Türk Ocakları İstanbul
Şubesi tarafından düzenlenen “Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu”,
25 Ekim günü Yeni Ufuk dergisi tarafından organize edilen “Ziya Gökalp’i Anma”
Programı ve Gökalp Belgeseli Galası”; Türk Eğitim-Sen tarafından Diyarbakır’da
Ziya Gökalp Müzesi’nde yapılan Sempozyum; Ziya Gökalp’in vefatının 100. yılı
anısına Antalya’da düzenlenen Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler
Kongresi; 31 Ekim’de gerçekleştirilen Giresun Üniversitesi Anma Paneli; 6
Kasım’da yapılan Kastamonu Üniversitesi Anma Paneli; 4-5 Aralık’ta Ankara
Sosyal Bilimler Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi’nin ortak akademik
faaliyeti Ziya Gökalp için organize edilen programların en kayda değer olanlarıydı.
Akademik toplantıların en geniş kapsamlı
olanı ise Ankara’da Hacı Bayram Veli Üniversitesi ile UNESCO Türkiye
Temsilciği, Türk Ocakları, Türk Dil Kurumu, TÜRKSOY ve TÜRKTAV tarafından 24
Ekim’de düzenlenen Bilgi Şöleni olmuştur. Beş oturumda 25 bilim adamı Gökalp’i
hemen her yönde ele alan bildirilerini sunmuşlardır. 100. Yıl Gökalp
etkinliklerinin ‘en anlamlısı’ olarak değerlendirdiğim anma ise Gökalp’in
doğduğu yerde, Diyarbakır’da 24 Aralık’ta yapılan Ziya Gökalp anısına
düzenlenen ve 12 bildirinin sunulduğu “Dünden Bugüne Kültür ve Medeniyet
Sempozyumu” oldu.
“DEVLET NEREDE?”
Bu programlara bakıldığında hemen fark
edilen husus, konu ile birinci dereceden ilgili olan Kültür ve Turizm Bakanlığı
ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ziya Gökalp’in 100. Ölüm Yıldönümü
etkinliklerine ilgisizliğidir. Bu ilgisizliğin altında yatan ana neden,
bürokratik hantallığın ötesinde bugünkü iktidarın çekirdek kadrosunun Ziya
Gökalp konusundaki ideolojik rezervidir.
***
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere
bugün devletin tepe noktasındaki isimlerin Ziya Gökalp hakkındaki olumsuz
düşünceleri ise Necip Fazıl Kısakürek’in önce Anadolu’nun değişiklik yerlerinde
düzenlenen konferanslarında ve daha sonra bu konferanslar temelinde oluşturulan
Sahte Kahramanlar eserinde çizilen Ziya Gökalp portresi ile ilişkilidir. Bu
konferansların ilki yarım asır önce Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi’nin Farabî salonunda yapılırken Gökalp aleyhindeki sözleri işitince
ayağa kalkarak Kısakürek’i protesto eden gençlerden bu yana söz konusu eser,
sürekli tartışma konusu olmuştur. O gün Necip Fazıl’ı protesto eden gençlerin
başında o günün ODTÜ Ülkü Ocağı başkanı -bugünün CHP Milletvekili- İlhan
Kesici’nin olması da kayda değerdir.
***
Necip Fazıl, tartışılan eserinde Ziya
Gökalp “Sahte Kahraman” olarak çerçevelendirildikten sonra hayatının son
demlerinde cereyan ettiği iddia edilen ölüm sahneleridir. Tamamen hayâl mahsulü
olan bu sahnelemeye göre Ziya Gökalp hayatının son gecesinde İslam’ın
kutsallarına küfrederek hayat veda etmiştir. Kısakürek bu iddiasını kim
olduğunu bir türlü açıklamadığı –ve bu nedenle hayalî olduğunu düşündüğüm- bir
hasta refakatçisine dayandırır. Bugün bile Ziya Gökalp’in adı anıldığında
İstanbul’daki Fransız Hastanesi’nde aldığı son nefesinde başında papazlar
olduğu, ölümünden sonra cesedinin konulduğu morgda başına Hristiyan âdeti
gereği mumlar yakıldığı gibi absürt sözleri ifade edenlere rastlanır. İşin
gerçeği ise –bugün bile varlıklarını sürdüren- İstanbul’daki gayrimüslim
hastanelerinin hemen hepsinin misyoner teşkilatının birer şubesi olarak
faaliyet gösterdiğidir.
***
Fikir namusu olan bazı İslamcı çevreler
ise, kurmaca iftiraları bir kenara bırakıp Gökalp’in gençlik yıllarında yazdığı
bir şiirle savunduğu ancak daha sonra “Dinî Türkçülük” başlıklı bölümünde bile
değinmediği “Türkçe Ezan” konusuna dikkat çekmişlerdir. Olgunluk döneminde,
vefatından bir yıl önce yayınlanan kitabının bu beşinci bölümünde Gökalp sadece
dua ve hutbelerin Türkçe okunmasını savunmakta ve bu fikrini savunurken İmam-ı
Azam Ebu Hanife’ye atıfta bulunmaktadır. Gökalp’in din alanındaki fikir ve düşünceleri
etrafında oluşan tartışmalar, ayrıntıları ile değerlendirilmesi bu yazıya
sığmayacak -hatta bir kitap olabilecek çapta- bir konu olarak ele alınmayı hak
etmektedir. Bu yazıda sadece birkaç noktaya temas etmekle yetineceğim.
“FAKİH” ZİYA GÖKALP
Ziya Gökalp’in İslam ile ilgili kültürünün
derinliğini anlamak için 1918’de yayınlanan ve yazarları arasında son Osmanlı
Şeyhül-İslamlarından Musa Kazım Efendi, Abdurreşid İbrahim, Halim Sabit gibi
İslam ulemasının da bulunduğu İslam Mecmuası sayılarına bakılmalıdır.
Zeytinburnu Belediyesi’nin çok ciddi kültür hizmetleri arasında Latin harfleri
ile tıpkıbasımının yayınlandığı bu dergide Ziya Gökalp bugünün dünyasında İslam
fıkhının yeniden üretilmesi gereğine işaret eder. Derginin şiarının “Dinli Bir
Hayat - Hayatlı Bir Din” olarak belirlenmesi de yeterince fikir vermektedir. Bu
dergideki yazılarında Gökalp’in üzerinde durduğu ana konu örfün bir hukuk
kaynağı olarak İslam fıkhında hak ettiği yerini almasıdır. Böylece ayet ve
hadislerde bulunmayan konularda yapılacak içtihadların önü açılarak fıkhın
hayatiyet kazanması söz konusu olabilecektir.
“SUFİ” ZİYA GÖKALP
İslam Mecmuasındaki fıkıh eksenli yazıları
yanında Ziya Gökalp’in tasavvuf ve tekkeler ile ilgili yazıları da vardır. Bu
yazıların tamamında tasavvuf, tekkeler ve sufiler olumlu bir yaklaşımla
işlenmiştir. Amcası Hasib Efendi’den ilk gençlik yıllarında aldığı eğitimin bir
yansıması olarak Nakşbendi tarikatının beş yüzyıl önce yazılı kaynaklara girmiş
11 esasından ikisine yazı ve mektuplarında yer verdiği düşünülürse O’nun
tasavvuf kültürünü ne denli özümsediği anlaşılır. Malta sürgününde iken yazdığı
bir mektupta orada yaşadığı ortamın kendisi için bir Halvet der Encümen
olduğunu yazarken de Nazar ber Kadem’in bir hayat düsturu olabileceğini
söylerken de bir Nakşi dervişi değil, tasavvufu çok iyi bilen bir aydın
tavrındadır. İnsanın ruhanî hayatının korku değil, sevgi ekseninde
şekillenmesini ifade ettiği şiiri ünlüdür. Bu şiirin ilk mısraları şöyledir:
Benim dinim ne ümittir, ne korku;
Allah’ıma sevdiğimden taparım!
Ne cennet, ne cehennemden bir koku;
Almaksızın vazifemi yaparım.
YENİ ZİYA GÖKALP KİTAPLARI
2024 yılında basılan Ziya Gökalp kitapları
isminin unutulmaması noktasında önemlidir. Bu kitaplar arasında Dr. Ali
Güler’in “Cumhuriyet’e Ruh Veren Adam Ziya Gökalp” (Halk Kitabevi), gazeteci
Arslan Tekin’in “Ziya Gökalp: Bilinmeyen Yazıları Hakkında Yazılanlar
Tartışmalar Malta Günleri” (Bilge Kültür Sanat Yayınları) öne çıkmaktadır.
Bülent Keskin’in kalem aldığı ve Ziya Gökalp’in hayatını belgesel roman olarak
sunan “Ziya Bey” (Post Yayınevi) kitabı özellikle gençlerin Gökalp ile
tanışması için vesile olabilir. Daha önce yayınlanmasına karşın Kenan
Eroğlu’nun “Bilinmeyen Ziya Gökalp” (Armada Yayınları) kitabı ise Ziya
Gökalp’in hayatından ilginç kesitleri bir araya getiren önemli bir çalışmadır.
Elbette bir düşünür ve yazarın zihin dünyasını ve ruh zenginliği anlamak için
yapılması gerek ilk iş, eserlerine başvurmaktır. Bu yönüyle Gökalp’in artık bir
Türk Klasiği olan “Türkçülüğün Esasları” başta olmak üzere bütün eserlerine
bugün telif sorunu bulunmadığı için birçok yayınevinin yayın listesinden ve sanal
kütüphanelerden ulaşılabilir. Bu kapsamda 2016 yılında “Genç Tıbbiyeliler
Gökalp Okuyor” adlı bir kampanya ile ülkemizdeki 17 Tıp Fakültesi’nden 500
kadar hekim adayını “Türkçülüğün Esasları” ile tanıştırdığımızı da
kaydetmeliyim.
2026: GÖKALP’İN 150. YILI
Son olarak bir hususa okurun ve -başta
T.C. Kültür ve Turizm Bakanı M. Nuri Ersoy olamk üzere- devlet yetkililerinin
dikkatini çekmek isterim. 2026 yılının Ziya Gökalp’in doğumunun 150. Yılı
olarak değerlendirilmesi için şimdiden çalışmalar başlanmalıdır. 2024 yılında
tanık olduğumuz kamusal ataleti gördükten sonra bu uyarıyı yapmayı zorunlu
gördüğüm bilinsin isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.