Çökme, hukuksuzluk, istila, vb. tablo çok vahim, ancak meclisteki kavga gibi meseleler gündemi örtüyor öteliyor ve istila ve çökmeyi bir türlü manşete taşıyamıyoruz!
Hepimizin de aklının almadığı AKP'nin
Mecliste kavgalara sebep olan yargılamaları kendine zarar verdiği halde neden
manşete taşıyor ve hukuk devletine zarar verdiği halde neden gündemde tutuyor!
Meclisteki kavgaya sebep olan bu ve
benzeri olayların çok kolayca çözülmesi mümkünden neden bir devlet krizi haline
getiriliyor!
Çünkü bu 'davalar' gündemi örtüyor!
Şöyle, istila ve çökme ve yağmayı
perdeliyor!
Toplumsal olaylarda gösteri yapan grubu
dağıtmak için polisin kullandığı yöntemler bütün dünyada aynıdır!
Polis, grubu dağıtmak için grubun tümüne
birden saldırmaz aksine tek kişiye odaklanır ve tutuklar ya da yerde
sürükleyerek götürmeye çalışır!
Gösteri gruplarında dayanışmanın çok
yüksek olduğunu bilen polis, tek kişiyi kurtarmak için bütün gösteri grubunun
harekete geçeceğini hesap eder!
Ve dayanışması yüksek grup dövülen ya da
sürüklenen arkadaşlarını kurtarmak için harekete geçince gösteri grubu
dağıtılır!
Yani arkadaşınızı kurtarmak isterken
gösteri amacından çıkıp arbede ve çatışma başlar ve grubun 'birliği' ve
'omurgası' ve 'hedefi' çözülür!
İktidar bu davaları bu yüzden çözmek
istemiyor!
Yağma ve istila ve işgali unutturmak için
direnecek grupları tek kişiler üzerinden meşgul tutarak sonuç alıyor!
Oysa kuşatılmışlık tablosu ortada Batı'nın
hem savaş gemileri silahlarıyla saldırı altındayız hem de sömürgeci şirketler
ve taşeronlar topraklarımızı ele geçiriyor!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu ağır
tablodan kurtulma şansı var mı?
Kötü senaryonun en kötüsü konuşuluyor
topraklarımızı kuşatanlar bir otuz yıl içinde bu topraklarda milli bir devlet
milli bir irade ve toprak bütünlüğü bırakmayacak ve halimiz Irak ve Suriye'nin
aynısı ve kuşatılmışlık ve yıpratma tırmanacak ve Irak, Suriye,Türkiye her gün
daha ağır sonuçlarla yüzleşecek!
Yani 'beka' sorunu Mecliste kavgaya sebep
olan hukuki sorunlar değil, işte bu ağır tablodur! Ve bu ağır tablo tavuk mu
yumurtadan çıkar yumurta tavuktan gibi kaos belirsizlik karışıklık güvensizlik
hepsi birbirinin içinden çıkar ve paniği ve inaçsızlığı besler!
Çünkü siz iç cepheyi uyutmak için nasıl bu
davaları kullanıyor iseniz düşman da bu davaları sizin büyük kuşatmaya karşı
direncinizi kırmak ve meşgul etmek için besliyor körüklüyor! İki ucu boklu
değnek!
Yani siz düşmanın içerdeki uzantılarını
yok edeyim derken düşmanın istediğini yapmış olursunuz!
Çünkü 'oyun kurucu' güçlü olandır, neden
ve sonuçlar birbirini ancak güçlü olandan yana tetikler!
O halde ilk sormamız gereken soru, gücümüz
nedir? Teknolojik silahlarımız ne kadar? Milli seferberlik gücümüz ve
heyecanımız?
Kardeşlerim tarih felsefemiz doğu-batı
üzerine kuruludur, dış politika Doğu-Batı felsefesinin sadece bir ayağıdır ve
onun da bir ayağı hatta son üç yüzyıldır jeo-stratejik konumumuz 'denge'
üzerinedir!
Yani geçmişte İngiltere, Fransa, Rusya
dengeleri üzerine son yüzyılda Amerika ve Rusya, Çin üzerine!
Doğu-Batı felsefesi?
Türk milletini Batı tarihinden
(sosyolojisinden siyasetinden uygarlığından) ayıran en temel özelliği nedir?
Şüphesiz Fatih Sultan Mehmet ve Mustafa
Kemal Atatürk deha insanlardı ve kahraman ve bilge kişilikleriyle hayatta ve
ayakta kalmamız için çok büyük kahramanca roller oynadılar!
Ancak Türk milletinin kişileri
kahramanları da aşan çok yüksek kurumsal karakterleri vardır, şöyle!
Tarihin ilk gününden beri milli
egemenliğini ve bağımsızlığını korumasına sebep olmuş birçok üstün ve farklı
özellikler sayabiliriz, konumuz gereği tek bir noktayla odaklanalım!
Roma İmparatorluğu'ndan Fransız İhtilaline
kadar, batıyı feodaliteyle şekilleylen asilzadeler yani soylu sınıflardır, daha
sonra azizleriyle ve kurumsal yapısıyla kilise bu 'soylu' sınıfa dahil oldu!
Askerleri serfler ya da kölelerdir ama
komutanlar istisnasız soylu sınıftandır!
Fransız ihtilaliyle soyluluk kaldırıldı ve
artık köylü çocukları da 'subay' sınıfına dahil oldu ve tarihçiler, Napolyon
ordularının fetih gücünün halk çocuklarının yüksek komutan olabilmesiyle
açıklar! (Bu heyecan kısa sürdü ve Batı'nın orduları tekrar feodal krallar ve
asilzadeler ve muhafazakarlar yani kilise ve tefecilerin eline geçecek!)
Mesela bir savaşta soylu sınıftan komutan
asilzade öldüğünde askerler başsız kalır ve geri çekilir ancak Türk Tarihinin
ilk gününden beri komutan öldüğünde yerine altındaki otomatik geçer ve o da
öldüğünde en altındaki çavuştan er'e kadar en küçük birim komutanlığı-insiyatifi
ele alır!
Türk milletini Batı'dan ayıran işte
burası, Türklerde soylu sınıf yok, ilk günden 18. yüzyılın çöküş günlerine
kadar köylü çocukları halk çocukları en yüksek komutanlıklarına kadar
yükselebiliyordu!
Halk çocuklarının yüksek subaylar olarak
yetiştirilmesi ve devşirme geleneği! Düşünün 17. yüzyılda dahi devşirme
çocuklar en yüksek sadrazamlık ve vezirlik makamındaydı!
Bozulma da Batı benzeri yeni soylu
sınıfların oluşmasıyla başladı, şöyle, tımar dediğimiz diyelim bir ordu
komutanlığına Konya ovası veriliyor ve git orada karnını doyur ek biç ve sonra
savaşa asker gönder!
17. yüzyıldan itibaren sarayın torpil ve
kayırması ya da paraya ihtiyaç duymasıyla tımar toprakları hep aynı kişilere
verilmeye başlar, ileri gelen anlamında 'ayan' sınıfı böyle ortaya çıkar!
Sarayın torpillileri beceri ve yetenekleri olmadığı halde sarayın yetki ve
imtiyaz ve dokunulmazlıkları devreye girip yüksek makamlarda tutulur!
Saraylı bir sınıf oluşur!
Ki, 17. yüzyıldan sonra tıpkı Batı'daki
kilise örneği gibi şeyhler tarikatlar da evliyalık davası güdüp üstün makamlar
mevkiler ve kayırma ve imtiyaz isterler!
Osmanlı'nın çürüme ve yıkılma sebebi: en
başta Türk Ordusu'nun sınıfsız halk ordusu olma özelliğini kaybetmesiyle
başlar!
Düşünün bugünkü milli egemenliğimizi bir
halk ordusu olan kuvayı milliyecilerin sarayın ordusuna karşı savaşmasıyla
kazandık!
Mustafa Kemal'in yanında işgale karşı
milli heyecanla harekete geçmiş Müdafayı Hukuk cemiyetleri büyük rol oynadı,
dikkatli okuyun ilk günlerdeki Müdafayı Hukuk cemiyetlerin birçoğu saraycıydı!
Yani milli heyecanın yerli ve milli
karakteri, insiyatif alan Türk subayları ve köylü çocuklarıyla hem İngiliz'e
hem saraya karşı bir milli cephe oldu!
Savaş yılları milletlerin özünü
karakterini ortaya çıkartır, hırsızlar, yabancı şirketler, ajanlar,
işbirlikçiler kaçar açığa çıkar ya da
elenir ve milletin hakiki gücü kendi evlatları devreye girer!
60 yılında başlayan ihtilaller Türk
Ordusu'nun omurgasına ve ruhuna ağır darbeler indirir ve holdinglerin mütevelli
heyetlerinde beslediği Natocu Amerikancı subay kadrosu sanki bir kast sanki bir
soylu sınıf, bir dizi ihtilallerle yükselir ve halkın çocukları her ihtilalde
milli subaylar çoğunlukla elenir! Bugün bile OYAK adında kendi karınlarını
milletten ayrı doyuruyorlar!
Nato'nun harekete geçirdiği liberallerin
ve Fetö'nün ve İslamcıların saldırısı altında ruhunu zaten çoğunlukla Nato'ya
kaptırmış Türk Ordusu'nun ortadan kaldırılması ve Fetö yerine yine tarikatçı ve
mezhepçi yapılanması Türk milleti için tarihi bir nokta ve tarihlerin en büyük
felaketidir!
An itibariyle Türk Ordusu halkı değil
sömürgeci şirketleri koruyor, tarikatıyla koruyor, sarayıyla koruyor ve ordunun
terfi sistemi an itibariyle yine sarayın yani keyfi rejimin elinde!
Türk milletinin çocukları elinden, Türk
Ordusu, Osmanlı'da saray ve sonra Nato ve şimdi yine saray tarafından alındı!
Artık vatanından başka kendini kimseye
borçlu hissetmeyen 13 yaşındaki Çankırı köyünden harp okuluna gelmiş bir
çocuğun üst komutanlıklara gelme şansı sıfırdır!
Üst komutanlıklara gelmek isteyenler
çürümenin başladığı 16. 17. yüzyıldaki gibi saraya biat övgü bağlılık yeminleri
etmek zorunda hissediyorlar kendini!
Türk milletini tarihte bağımsız kılan
torpilsiz kayırmasız halk-köylü çocuklarının en yüksek makamlara kadar
çıkabilme karakteriydi!
Milli duyguların romantik heyecanını da
unutmayın, tarihin ilk gününden beri, bir gün orduların başkomutanı büyük
kahraman olacağım hayali olmadıktan sonra o çocuk o köyden çıkıp kendini en ön
cepheye niye atsın?
Batı'da asilzadelik babadan soydan kandan
gelir oysa Türk milletinin her çocuğu bu soyluluk hakkını kendinde görür ve ama
bu hakkı kendi bileği yeteneğiyle almak zorundadır ve herkesin topyekün
insiyatif almasını zorunlu kılar ve Türk orduları işte böyle güç kazanır!
Türk milleti yeniden silkinip kastsız
sınıfsız bir halk ordusu kurmadan milli bağımsızlığını egemenliğini koruyamaz!
Halkımız ve ordumuz Türk milletinin en
büyük hazinesidir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.