İktidar gücünün nasıl kullanıldığını enine boyuna konuşmamak büyük eksikliğimizdir. Kamuoyunu bırakın, okumuşlar bile, seçime beş kala memleketin ne hale geldiğini, getirildiğini bilmiyor. Manzara kör göze görünecek halde: Çocuklarımız önünü göremiyor. Hazinemiz tamtakır da değil, ekside. Neredeyse bütün varlığımız yağmalandı ve yağmalatıldı. Uçan kuşa borcumuz var. Millet pahalılıkla kan ağladığı halde bu durumu yaratanlar hâlâ üst perdeden konuşabiliyorlar.
İktidar gücü yaşattığı bozguna rağmen
baskın propaganda yürütebiliyorsa düşünmek lazım. Sanki hep böyleymiş gibi bir
hava var. Hayır, biz böylesini görmedik. Böylesini yaşamadık. Bu hükumet, 21
yıl önce bir krizle başa geçti. O zaman halkın tepkileri normaldi. Şimdi peş
peşe gelen krizlere tepki veremiyorsa geldiğimiz yer dehşet ötesidir.
Lâfla büyüyen kıyıcılık
Durumu bir de Ziya Paşa'nın meşhur
beytiyle açmaya çalışalım. Hazret, "Âyînesi iştir kişinin lâfa
bakılmaz/Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" der. Söz söz ise
değerlidir. Dolayısıyle yalan da değildir ve yalancı bir sona varmayacaktır.
Sözün lâf olması ve lâfta kalması ise problem üretme merkezine dönüşmesidir.
Biz en hafifinden bunu yaşıyoruz. Yüzyılların halk tecrübesi, "Lâfla
peynir gemisi yürümez" derken, bizim için tarihin sessiz sesini duyuran
"Uyan!" davulları çalıyordu. Lâf davulunun sahteliği gerçeği
bastırdı. Uyanamadık.
Sözü mecazlı söyleyecek yerde değiliz.
Açığı açık: Bu memleketin lâfla çürütüldüğü bir özel dönemden geçiyoruz.
Çürüyen insan yapımızla oraya buraya savrulmamıza ve kandırılmamıza şaşılmaz.
Biz, lâfa kanmak ucuzluğunda, kendine, yani gerçeğe kıyanlardanız. 21 yıllık
iktidarın dilinde sözün haysiyetinden uzak lâf şehvetinin hak gözetmeyen
kıyıcılığı meydan meydan kulakları tıkamaya devam ediyor.
Paşa'ya o beyti söyleten, insan ve toplum
gerçeğinde aldanma ve aldatmaya yol açan -yalandan öte- gerçek dışılıktır.
Şiir, görmüş geçirmişlerin bilgeliğiyle konuşur. "Kişinin ne dediğine
değil, ne ettiğine bakacaksın. Lâfına aldanırsan başına gelmedik kalmaz.
İnsanın aklının derecesi yaptığına bakarak anlaşılır." der. Oradayız.
Sorulursa...
Bunca yılın işlerini anlamaya çalışırken
yine lâfa kanıyorsak, cambaza baktırılıyoruz, demektir. Bazılarında bu maharet
vardır. Yine kandırırım zanneder. 2019 İstanbul Belediye seçimlerini
hatırlamanızı isterim. İktidar gücü seçimleri oy çalındı gerekçesiyle iptal
ettirdiğinde gerçek on kere katledilmişti. Hâlbuki bu memlekette oy çalmayı
düşünecek başka kafalar varsa da çalabilecek güç sadece iktidardaydı. İşi sıkı
tutan muhalefet ve "Bu kadar da olmaz!" diyen halkımız en büyük dersi
verdi. Seçimle oynayanın başına neler geleceğini gördük. Ne var ki bugüne
bakınca ders alındığını görmüyoruz.
Bilinenleri tekrar etmeden bugüne
geleyim. Beş gün sonra seçim var. En çok konuşulan seçim güvenliği. İktidarın
hile yapmasından korkuluyor ve çareler düşünülüyor. Erdoğan'a kadar Türkiye'de
böyle bir problem yoktu. Verdiğimiz oyların ne olacağını düşünmezdik. Devlet
gücü, hükûmet edenlerden bağımsız, kuralları uygulardı ve devlet aygıtı
oyumuzun güvencesiydi. Yargı gücü tarafsızlığıyla seçimi yürütürdü. Hukukun
dışına çıkanları cezalandırmak da dâhil her türlü tedbiri alırlardı.
Hatırlıyorum, bizim TRT yayınlarında hükûmet lehine yapılan yayınların seçime
doğrudan tesiri olacaksa hemen uyarırlardı. Öyle böyle bir uyarma değildi;
ikinci bir ikazda Genel Müdür'ün mahkeme yoluyla görevden alınması söz konusu
olurdu.
Geldiğimiz yere bakar mısınız?
Artık kimse devletin hiçbir kurumuna
güvenmiyorsa düşünmek lazım. Erzurum'da olanları gördünüz. Valilik, belediye,
devlet güçleri seyretti. Akla ziyan işti, oldu. Herkes hükûmetten çekiniyor ve
"Bunlar yine bir numara çekerler" diyorlarsa düşünmek lazım. Hak,
hukuk, adalet sloganlarının atılması üzerinde durmak lazım. Kuralları yok
sayarak memleketi ne hale getirdiğimizi kara kara düşünmek lazım.
Geldiğimiz yerde haksızlık hukuksuzluk
hâkim görünüyor. Hükûmet edenlere her şey serbest. Söylediklerine, yaptıklarına
itiraz edemezsiniz. Dedikleri kanun, yaptıkları "göklerden gelen bir
emir" yerinde. Evet her şey serbest. Propaganda niyetine aklına ne
geliyorsa söyleyen bir ekip, memleketi dört koldan kuşattı. Burada havaalanı mı
vardı, üniversite mi vardı, evinizde buzdolabı mı vardı.. diyen ve uzaydan
geleceklere bile "Bu kadarı da olmaz" dedirtecek sözleri kabul
ettiren bir ekip karşısındayız. Kabul eden ve çılgınca alkışlayan büyülenmiş
kalabalıklar karşısındayız. Onlardan düşünme-anlama beklenmez. Neye yol
açtıklarını biz düşüneceğiz. Çünkü yalan yanlış sözlerle beraber, iftiraya
varan yaftalamaların din diyenlerce kullanılması yeni zamanların ahlaksız
gerçeğidir.
Son aylardaki seçim propagandalarına
bakın, iktidar cenahından doğru söz arasanız bulamayabilirsiniz. Evet
bulamayabilirsiniz. Dikkatinizi çekerim, bunlar dini imanı kimseye bırakmayan
insanlar. 21 yıl içinde, seçimlerden önce 14 kere gaz ve petrol bulmuşuz. Bu
seçimde ataklar sıklaştı. Karadeniz gazı yetmeyince, bir hafta önce Gabar'da
petrol bulunduğu ilan edildi. Gaz ve petrol vardır da ekonomik olduğuna gel de
inan!
Nükleer santral hakkında kimse bir şey
bilmiyor. Sorsanız da cevap veren yok. Görünen o ki Rusya'ya arazi vermişiz.
Ürettikleri elektriği yüksek fiyatla satın alma garantisiyle santral
yapıyorlar. Ne âlâ iş! Dışa bağımlılığın, sömürülmenin böylesi görülmüş değil!
Evet görülmüş değil!
Savunma Sanayiinde tıkanmalar
En çok öne çıkarılan savunma sanayiine
bakın, söylenenlerin ancak bir kısmı doğru. Uçak gemisi dediğimize, küçücük
dronların bile indiğini gören yok. Savaş uçağı dediğimiz iskelet için kendimiz
motor yapamadık, kimseden de bulamadık, vermediler. Bir F-16'dan çıkardığımız
motorla uçurur gibi yapacağız. Sırf uçak yaptık densin diye bu aldatmacaya
girdik. Efendimizin keyfi için ne hale düştüğümüze bakar mısınız?
İha ve Sihalar deyince aklımıza
Bayraktarların gelmesi de -kullandığım tabir için affınıza sığınacağım- bir
yeni zaman aldatmacası. İlk Sihaları yapan devlet kurumu Tusaş. Adı geçiyor mu?
Devlet, sanayiciyi tabii destekleyecek. Yeni gelecek hükûmet de destekleyecek.
Dediğimiz, Bayraktar'la ilgili abartmadır, tekelleşmedir ve -iç siyasete
malzeme edilmesi de dâhil- imkânların ölçüsüzce kullandırılmasıdır.
Hâlbuki resmî ve özel, başka 70 yıllık
savunma sanayii firmalarımız var. Türkiye'nin uçak fabrikası Tusaş, daha
Bayraktar piyasada yokken, otuz yıldır insansız hava aracı projeleriyle
uğraşıyor. Yaptıkları Anka ve Aksungur, Bayraktarların yaptıkları küçük ölçekli
dronların çok ilerisinde. Kandil'i vuran onlar. Karabağ'da da onlar vardı. Bu
büyük devlet kuruluşunun yıllardır işlediği sanayi hamlesiyle yaptıkları
dronlara sipariş verilmediği için seri üretim yapamıyorlar. Dünyanın savunma
sanayii ihalelerine katılmalarına izin verilmiyor. Damadın şirketi katılacak
deniyor. Vestel'in yaptığı dronlar için de durum aynı. Bunları hiç duydunuz mu?
Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın kurucusu
ve sekiz yıl yöneten Vahit Erdem Bey'den sıkça dinliyorum. En taze bilgileri,
sektördekilerden ve askerlerden alıyoruz. Şunu bir daha hatırlatmalıyım:
Şimdiki savunma sanayii projelerinin hemen tamamı Vahit Erdem Bey'lerin sekiz
yıllık idaresi sırasında 25-30 yıl önce hazırlananlardır. Bir kısmı
ilerletilmiş, bir kısmı geriletilmiştir. Türkiye bunları da bilmiyor, bilenler
konuşamıyor. Şayet kuruluş yıllarındaki hızla devam edilse, Türkiye bugün uçak
da, helikopter de, tank da yapmış olacaktı. Muhalefet ve kamuoyu bunu da
bilmiyor. F-35'den çıkarılmamız öyle böyle bir kayıp değildir. Konuşuluyor mu?
Duyuyor musunuz?
Övündüğümüz ve seçimde en büyük propaganda
malzemesi olarak kullanılan aslında ilerleme değil, böyle bir gerilemedir ve
her konuda yaşadığımız illüzyonlardan biridir. Bunları bu netlikte konuşmazsak,
açılan yalan, aldatma ve aldanma yolunu doğruya çeviremeyiz.
Yeri gelmişken söyleyeyim: 21 yıllık tek
başına iktidar gücü iş bilen bir heyetin elinde olsaydı Türkiye, bugünkü
gücünün üç katına çıkardı. Yerli ve yabancı uzmanların görüşü bu.
Başarısızlığımızın derecesini anlatan en iyi örnek ekonomide dünyanın neresinde
olduğumuzdur. Türkiye en az elli yıldır dünyanın en büyük 20 ekonomisi
içindeydi. 2021 itibarıyla bu ligden de düştük, 23. sıradayız. 21 yılın en açık
sonucunu görmek isteyen buraya baksa yeter. Türkiye için her manada büyük
bozgun yaşandığını sisler dağılınca göreceğiz dediğimin bir sonucu da budur.
Sakin olalım
Seçim sonuçlarına darbe diyen -sözüm ona-
bir bakanımız var. Seçime darbe diyen adamı normal memleketlerde doğduğuna
pişman ederler. En hafifinden tımarhaneler onlar içindir. Özür dileyerek
söyleyeceğim, sadece o değil, bir tanecik olsun bakan gibi bakanımız yok.
Düştüğümüz böyle bir bataktır.
Konuşulan bir husus var ki dehşettir:
Seçimde de gitmezler diyen bir dil var. O derece azgınlaşan bir
mütegallibe(zorba) sınıfın eline düştük. İyi ki bu akıl dışı hâlin ve dilin
halkta karşılığı yok. Evet, seçimle gelen seçimle gider. Biz, bütün bozulmalara
rağmen çadır devleti değiliz. Bu iktidar için yolun sonuna yaklaştığımızı
görenlere önlerine bakmaları tavsiye edilir. Ancak neleri düzelteceğimizi
konuşmadan olmaz.
Yalandan dolandan, kandırmadan,
kandırılmadan kurtulacağız. Tanrı tektir. Tanrılık taslayanların siyasi ömrü
halkın verdiği kadardır. Ben kimseyle konuşmam, o da kim oluyor ki.. deyip
rakipleriyle konuş(a)mayan ve tartış(a)mayanların kibrinin söneceği
günlerdeysek dehlizden çıkıyoruz demektir.
Gelecek hükümeti 21 yıldır ensemizde boza
pişirenlere yaptığımız gibi boş bırakmayacağız, denetleyeceğiz. Her zaman
dikkatte tutacağımız husus şudur: Kurumlar ve kurallar ülkesi olacağız. Bu
bozgundan ancak böyle çıkarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.