Ahlâkî donanımla var kılınan insanın hem bireysel alanda, hem de toplumsal süreçlerde takip edebildiği şeylerin değer hükmünde olabileceğinden yana durmak gerekmektedir. Bu açıdandır ki, beşerin en değerli kazanımı olan ahlâkî unsurların muhatap alınan donanımlı varlık olan insan nezdinde hayata taşınabileceğinden kuşku duyulmamalıdır. Onun bu vasfının Cenâb-ı Allah’ın güvenine layık olan en değerli aşama olduğundan haberdar olmamız demek, olası istek kümesinden tedarik edilebilecek bir kazanıma yakın duruşun öne alındığını ortaya koyabilecektir. Haddizatında beşerin ahlâkî donanım vasfı üzerinde verilecek olan asıl hüküm, kalıcı değer bazında her dem bahsedilen elde edişin tekrarından ibaret olmalıdır. Üstelik de bu kazanımın hem bireysel, hem toplumsal, hem de her ikisinin işlevselliği açıkça görülen kamusal alanda tedarik edilmesi, ideal ahlâkın yanında en değerli kabul mesabesindedir hükmünü daha da açık edebilecektir.
Dünya özelinde halk edilen varlığın en
değerli hatta en tercih edilebilir olan kesimi, hayata dokunan yaratıkların
olası seçeneklerle işlevsel kılınan aşamasıdır diyebiliriz. Hatta gelinen bu
aşama, iradeli varlığın yaratılması isteğinden sonra yan yana dizilen
muhatapların itirazına rağmen donanımlı olan insandır demek lazımdır. Üstelik
gelinen bu aşama, insan denilen varlığı hayata tutunduran irade ve isteğin
güçlü donanımlar sonrasında insanlık bazında hayat bulmuştur tespitinde
bulunmak gereklidir. Bu teşhisin ana unsurlarından birisi de, insanın etkin
potansiyelini aktif hâle getirmeye el veren olan ve olması gereken kabullerinin
İlâhî güveni yeniden hayata taşıyabildiği kabulüdür.
Muhteşem donanımların sahibi olarak var
edilen insan olgusu, işleme konulan bireysel tercihleri sonrasında hem eşref-i
mahlûkat seviyesine ulaşıp, bütün yaratıklardan üstün olma hakkına sahip, hem
de kendi iradesinin tercihleri sonrasında esfel-i sвfilin noktasını tercih
edebilecek bir yetenekle donatılmıştır. Onun bu tercih kümesi, her daim
kendisine olan güvenin yanında, bazen de olası güvensizliği merkeze alabilecektir.
Halk edilen varlık kategorisinde en başta sınıflandırılan insanın bu gibi
seçeneklere uygun bir şekilde iş görmesi, olası donanımları gereği nasıl bir
yaşamı tercih edebileceğine olan güvenle de yan yana durmaktadır. İster
bireysel tutumlarda işlevsel hâle gelsin, isterse de kamusal alanda hayat
bulsun, insan denilen donanımlı varlığın genel manada kalite ve de pozitif
tercihlerden yana durabileceği kabulü, Yüce Allah’ın öngörüsü değil, mevcut
potansiyelinden haberdar olarak adeta öteden beri sıklıkla bildiği bir husus
gibidir. O yüzden de, yaratılanlar bazında bu seçkinliğe devredilen insanlık,
kendisinden beklenileni icra edebilen en değerli varlık hükmündedir. Var
edildiğinden beri sadece beslenmeyle hatta verilen görevle ilgilenen robotik varlıkların
önüne geçebilen en değerli varlığın insan olması, onun her iki aşamaya da hayat
verebilecek olan öznelliğinden ve dahi kalibresinden yani etkin olan
iradesinden kaynaklanmaktadır.
Yüce Allah’ın muhatabı olan insanın adeta
nihaî gelişimi bazından ele alınacak olan konu, onu en üst basamağa taşıyan
nitelik olan olgun durumdaki ahlâk edimidir diyebiliriz. Öyle ki, insanı öne
alan bu kazanım, beşerin araç değil amaç noktasında devreye girip, hedefe
yönelik olan kümülatif tercihine de işaret edebilecektir. İnsan hayatının asıl
gayesi konumunda olan hususun ahlâkî olgunluk olması, onu hayata taşıyan
organize sunum olan din denilen yapının bu kazanıma yol verdiği devre dışına
alınmamalıdır. Mamafih, öncelikle bireyin besin değeri olan bu donanımın, peşinden
de kamu yani halk için de tercih edilebilir bir aşamaya ışık verdiği ortadadır.
Muhatap varlık kümesinde halk edilen insanın bireysel ve toplumsal
donanımlarının yanında, ilkesel duruş ile örneklik hatta önderliğine değinen en
etkili vasıf, hakikatin yanında durabilme erdemidir demek zorundayız. Güçlü
donanım ve iradesel yapıya mazhar olan insanın dışında, yaratılan hiçbir
varlığın insanın gelebileceği bu aşamaya şuurlu tercih üzerinden değil, âdeta
robotik hâllerinden ötürü yakın veya uzak durduğu tespiti, sadece muhatap
olanlar nezdinde değil, işi bilenler tarafından da hiçbir zaman akıldan
çıkarılmamalıdır.
Toplumsal kazanımın ana ilkesi olan ahlâkî
duruşun, aynı zamanda bireyin değişim ve gelişimine hatta örnekliğine de katkı
sunduğu tezi, işi bilenler tarafından inkâr edilebilecek bir teşekkül değildir.
Köyden şehre akan süreçte devreye giren dinsel sunum gibi, bireyden topluma
evrilen kamu hukuku da ahlâkî kazanıma yol verirken, sadece erdemsel tedariki
değil, hukukî gereklilikleri de öne alması zorunludur. Ve dahi hemen herkesin
müdâhil olduğu kişi ve kesimlerin hak ettikleri duruma fırsat sunması, sorumlu
tutulan kurum, birey ve toplum nezdinde isteğe bağlı olan bir tercih değil,
zorunlu olan bir akışkanlıktır.
Kamusal alandaki adalet gösterisi, bireysel
alanda devrede olan ahlâk ve adalet tasavvurunun eyleme dönüşmesi hâlidir. O
yüzden de, yaşadıkları süreçlerde sadece vahyin önerdiği değil, yaratılış kodu
mahiyetinde olan fıtrat donanımıyla iş gören bireylerin olması, Yüce Allah’ın
güveninin yanında diğer canlıların da uyumuna vesile olabilecektir. Belki de
seçilen en değerli varlık olan insanın toplum bazında işler olan tutumları;
hakkın korunması, adaletin tesisi, dünyanın geliştirilmesi, ilişkilerin
sağlamlığı ve örnekliğin tekerrürüne fırsat sunan bir devamlılığa yol vermesini
imkânlı hâle getirebilecektir. Ahlâk ve hukukun besleyici vasfına mazhar olan
en bilindik aşama, kamusal alanın en etkin yapı taşlarından birisi olan adalet
tasavvurudur demek gerekmektedir. Bu olgunun hak ediş bağlamında bazen ahlâktan
beslendiği halde, bazen de akleden insan özelinde devreye alınıp yakinen
oluşturulan kanunlar bazında ona katkı sunan farklı tercihleri de öne
alabilmektedir. Bu meyanda, birey ve toplum özelinde iş gören hukukun ahlâktan
beslendiği durumların yanında, sistemsel manada iş gören bir tercihe de yakın
durması elzemdir. Sadece savaş durumları değil, paylaşımı öne alan ekonominin
pek çok unsurunun ahlâktan beslenen bir tarza yol verdiği kadar, onun
sınırlarını zorlamak suretiyle ekonomik gücün yanında sosyal adaleti de
gözettiği öne sürülebilir.
Din denilen örnek sunumların birey ve
toplum nezdinde yaşanabilir bir hayatı öne alması, aynı zamanda kamu hayatı
süresince olası gereklilikleri de işlevsel kılacağı bilinmektedir. Belki de
hukuk ve kamusal dokunuşun hammaddesi konumunda olan din ve ahlâk ilişkisi,
aynı zamanda kamusal alan ve hukuk ilişkisine de zorunlu yönelimi tedarik
etmektedir. Yaşanan hayatın huzur, mutluluk ve gereklilik üzerindeki yapısına
katkı sunan bu dokunuşun, gerekli olan duraklardan adalet ve hukuka imkân
sunması, hukukî tercihlerin de adalet prensibinden neşet etmesini zorunlu
kılacaktır. Bireyin göstergeye dâhil olduğu dünya hayatı, bireysel tercih,
pratik kabulün ardından olası yaşam süreçlerine de pozitif manada katkı sunacağı
ortadadır. İş gören evsafta halk edilen insanın; hem olası kalitesine ve hem de
olması gereken donanımına dayalı olan bu beklenti, Yüce Allah’ın bildiklerinin
insan yaşamına olan dokunuşunu devreye almaktadır. Belki de, insanın kabulleri
sonrasında etkin olan bu örneklikler, var edilen en değerli varlık olan insana
olan güveni ön plana almaktadır.
Hem bireysel kazanım hem de kamusal
gereklilik üzerinden yol alan insanın ahlâk bazında eğitilecek olan en değerli
vasfı; önce kendine, ardından da kendi gibi olanlara yaşamsal bir ortamı
sağlayacağı takip edilebilir. Üstelik de beşere önerilen bu kazanımın iradî
seçimden öte yapısal bir karakter olması, daha ziyade iyilik tasavvuru
denkleminde var edilen yaratık bazında en önde yol alabilecek olan insanoğluna
kapı aralamaktadır. Konu hakkında devreye giren etkinliği yüksek kanaatimize
göre, olası yetenekleri ardından muhatap alınan insanın ilâhî katkı, beşerî
donanım, eğitim ve yaşanan örneklik bazında pek çok elde edişine imkân
sunulmaktadır. Denilebilir ki, onun adeta %80’e varan iyilik bazındaki
yeteneklerinin yanında, sadece yaşayan örneklik bazında %20’de kalan kötülüğün
donanımları kümesi hayli farklılık arz etmektedir. İyiliğe değil de kötülüğe
meyyal olan bazı insan nezdinde adeta 4/5 oranındaki pozitif katkının yanında,
1/5 oranındaki negatif sürece yol veren beyanın, akletmeden çok hırslarını
merkeze alan kişi ve toplumlarda böylesi bir kazanım olduğu her daim ifade
edilmelidir.
Kişisel ve toplumsal üst sınır konumunda
olan ahlâkî elde edişler, her dem yaşanabilir olan tecrübe ve aktif
kazanımlardan dolayı etkinliği sürekli olan somut bir tercih hükmündedir. İster
dinsel sunumun, isterse de beşerî donanımın emrinde olunsun, kişisel
seçimlerinde etkin olan iradesini negatif kavşağa almayan kişi ve toplumların
dünya hayatında ahlâkî sunum ve kazanımdan yana durabileceği, insan özelinde
yaşanan tecrübeden daha etkin bir şekilde öğrenilmektedir. Hatta seçilen elçi
konumunda olan kişiler ile onların tercihine mazhar olan kişilerin bu donanıma
yakın olan bireylerden olması, aynı zamanda dindar olup ahlâkî kazanıma yakın
durmayan bireylerin olabileceğini de ortaya koyabilmektedir. Birey, toplum ve
diğer varlıkların yanında; şahsî hayat, kamusal ortam ve öte dünya sürecinde
aktif olan en değerli öneri, ahlâktan beslenen hukukun devreye alabileceği
adalet dokunuşudur diyebilmeliyiz.
Mutluluk ve huzurun teminatı bağlamında
öne alınması gereken en değerli seçki, Yüce Allah’ın önerisi olan âdilane
beklentilere yol veren âdil sunumlar olmalıdır. O yüzden de, tasarlanan varlık
kümesinde en öne alınan insanın erdemsel bazda kalıcılığı adına seçilen
elçilerin de besin unsuru, muhatap oldukları diğer kişiler gibi ayniyet arz
etmektedir. İlâhî Varlık tarafından muhatap alınan insana öteden beri haber
verildiğine göre, her çeşit olasılığa muhatap olan beşer ve oluşturulan
örnekliğin ahlâk ve adalet üzerinden beslenmesi, insanı hedefe ulaştırabilen
kabullerin birisinin amaç, diğerinin de araç olduğunu daha yakına almaktadır.
Dünya hayatını planlarken olası
varlıkların donanımlarını merkeze alan etkin güç olan İlâhî iradenin olası
beklentisine yol veren ahlâk düsturunun; bireysel donanım, hukuk ve kamusal
alan üçlemesine sağlıklı katkı sunacağı bilinmelidir. O yüzden de, hem dünya
hayatı hem de Âhiret hayatının en değerli tercihlerinden olan asıl şey, insanın
seçimlerini pozitif tercih noktasına taşıyan ahlâk kümesi olacaktır.
Dünya hayatı için geçici kazanıma işaret
etse de, Âhiret hayatı için kalıcı sahipliğe yol veren bu sunum, birey
hayatından kamusal alana taşınan son derece sağlıklı bir eylemselliğe de fırsat
sunulmasına yol verebilecektir. Ahlâkî edimin asıl hedef olduğu bu tür
ilişkilerde adaletin merkeze taşınarak öncelikle bireysel, ardından da kamusal
alanı tedarik etmesi, olması gerekenler konusunda gerekli olan adımın atılması
suretiyle kolaylıkla iş görülebileceğini de bizlere haber vermektedir. Gelinen
bu aşamada, olası güvenin işlevsel kılınması gereği hem bireyin donanımı, hem
de ona sunulan imkânlar, olan ve olması gerekenleri yakından bilme adına asla
ve kata unutulmamalıdır. Eğer ki, öncelikle insanı peşinen de olası sistemi merkeze
alan bu sunum ile kazanımın hatırlanmaması demek, insanın donanımlarının
farkında olunmaması demektir.
Mamafih, muhatap alınan insanın donanımı
ile yükümlü tutulduğu şeyler hakkında bilinenden yana durmak olası bir tercih
olmalıdır. O yüzden de, gelinen bu aşamada demek lazımdır ki, sağlıklı işleyen
hukukî sistem, ahlâkî donanım üzerinden yol almak koşuluyla kamusal alanın
teşekkülünü imkân dâhiline taşıyabilecektir. Bu sebepledir ki, varlık
kategorisinde başı çeken insanın huzurlu olması adına, asıl hedef durumunda
olan ahlâk ile sürücü işlevsellik durumunda olan adaletin de yan yana
olabileceğinden hiçbir zaman kuşku duyulmamalıdır. Belki de, öne alınan bu
birliktelik, ahlâkî donanıma katkı sunan adalet prensibini işlevsel kılan
bireysel ve dahi kamusal alandan haber vermekte gibidir. Gelinen bu aşamada
yeniden dile getirmeliyiz ki, olası donanımları mukabilinde her daim doğrudan
muhatap alınan beşerin örnekliğine sunulan bazı pratiklerin olabileceği bizleri
şaşırtmamalı hatta korku, endişe ile vesveseye derk etmemelidir. Zira en
değerli insan tercihine muhatap olan takva ediminin kazanımında ana hedef
durumunda olan ahlâkî donanımın adaletten üremesinin yanında, adaletten
devralınan ahlâkî donanımların olabileceğinden de uzak durulmamalıdır.
Kanaatimizce, Yüce Tanrı’ya doğrudan muhatap olan yegâne varlık durumundaki
beşere tercih hakkı sunan ana birikim ve değerlerin katkısı, insanı seçime
yönlendiren ve sorumluluk hükmünde iş gören etkin ve dahi değerli bir süreçtir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.