Cumhur İttifakı'nın genişleme stratejisi adım adım ilerlerken kadınların kazanılmış hakları da tehlikeye giriyor.
Misal,
Konca Kuriş’in katili Hizbullah'la ilişkili olan HÜDA PAR’la ittifak
düşünülüyor.
Tamam
HÜDA PAR son yirmi yıldır şiddete bulaşmıyor ve sürekli savunmada. Hizbullah’ın
daha önce girdiği işleri de PKK’nın yarattığı çatışma ve saldırılara karşı
yapılmış bir nefsi müdafaa olarak konumlandırıyorlar.
Maalesef
biz o yılları hatırlıyoruz. Bu nefsi müdafaa savunması tam olarak gerçeği
yansıtmıyor. Batman’da saçına jöle sürdü diye eşek sudan gelene kadar dayak
yedikten sonra çözümü daha Lise 1 çağında tek başına İstanbul’a göç etmekte
bulmuş arkadaşım var mesela. Ayrıca insanlara domuz bağı ile işkence etmek ya
da Müslüman kadınların haklarına dair konuşmalar yapan Konca Kuriş’i ailesinin
yanından alıp işkence ile öldürmek hiçbir nefsi müdafaa anlayışı ile
açıklanamaz.
MÜSLÜMAN
KADINLARDAN KONCA KURİŞ İÇİN ÖZÜR DİLENDİ Mİ?
Konca
Kuriş’in öldürülmesi o kadar kötü bir olaydır ki, Kürt olsun olmasın,
mütedeyyin kadınları travmatize etmiş ve sindirmiştir. Ve iddia ediyorum ki;
Hizbullah’ın Konca Kuriş’e yaptığı şey, PKK’ya katılan kadın sayısının
artmasına neden olmuştur.
Düşünsenize,
90’larda 16 yaşında Kürt bir genç kızsınız, ismi lazım değil şehrinin
kırsalında tüm kararları bilmem kim aşiretinin ağasının verdiği bir ailede
yaşıyorsunuz. Elinize iki tane solcu kitap geçmiş, gizli gizli okumuşsunuz,
havanız değişmiş. O arada Allah’ın kadınlara verdiği ama erkeklerin kadınlardan
sakladığı hakların olduğunu söyleyen bir kadın kanaat önderi de işkence ile
öldürülmüş. Kalırsanız istemediğiniz bir adamla evlendirileceksiniz. Kalıp
ailenizin değerleri içinden bir mücadele yürütseniz belki işin sonu Konca gibi
öldürülmenize varacak. Sevdiğinize kaçarsanız aile meclisi kararıyla yine
öldürülebilirsiniz. PKK’ya katılırsanız dağda hayatta kalma ortalaması beş yıl.
Ama PKK hiç değilse eşitlik meşitlik diyor. Ne yaparsınız?
HÜDA
PAR bunun muhasebesini yapmalı.
ÖZLEM
ZENGİN VE DERYA YANIK NASIL YALNIZLAŞTIRILDI?
Gelelim
Yeniden Refah Partisi’nin ittifaka dahil olmak için sunduğu gramer nedir
bilmeyen birinin kaleme alıp dolaşıma soktuğu listeye.
Listede
6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi ve Ailenin Korunması Kanunu’nun
"ayıklanması" da var.
Süresiz
nafaka ya da herhangi bir delile ihtiyaç duyulmaksızın verilen uzaklaştırma
kararları iddia edildiği gibi istismar ediliyorsa, iddia sahipleri bu
haksızlığı delillendirerek bazı yasa maddelerinin yeniden düzenlenmesini
isteyebilirler. Ancak mesele o değil.
YRP
"ayıklanma" dediği andan beri sosyal medyada bütüncül bir 6284
düşmanlığı var. Atılan tweetlerin hiçbirinde bu yasadan dolayı mağdur edilen
erkeklerin hikayeleri ya da maruz kaldıkları iddianamelerin sayfaları yok.
“Ailenin
içi boşaltılıyor” gibi yuvarlak muallak ifadelerle sırf 6284 sayılı yasayı
savundular diye AK Partili Özlem Zengin ve Derya Yanık linç ediliyor.
Belli
ki yasayı onlardan başka savunan kalmamış AK Parti-MHP’de.
Ekranlardan
alınmış anlık screenshot'larla, cımbızlanmış cümleleriyle alabildiğine çirkin
ve nahoş kadınlar olarak resmediliyorlar. Erkeklerden oluşan Whatsapp
gruplarında bu iki kadının özel hayatları lime lime ediliyor. Cinsiyetçi bir
çirkinlik şelale olup akıyor.
AK
Parti ile derdi olanlar susmuş olmamak için partili kadınları hedef yapıyorlar
bir süredir. Bazı mutaassıpların daha doğrusu bağnazların iki yüzlülük
skalasında böyle bir tarz-ı siyaset var.
AK
Partili kadın ve erkek siyasetçiler iki tweetle çalışma arkadaşlarının yanında durabilir,
bu iki kadına ama özellikle Özlem Zengin’e adeta çemkiren bu YRP+eski milli
görüşçü yeni Haymana mutabakatçısı kitle+bağnaz AK Partili güruhun karşısına
dikilebilirler. “Yahu, arkadaşlar bu kadın hakları niye bu kadar zorunuza
gidiyor, sorun yasada değil sizde” diyebilirler. Ama yapmıyorlar.
Türkiye’nin
kadın hakları savunucuları, feminist kadınlar da epey sessiz. “Biz bu
hanımların bulunduğu partinin çizgisini sevmiyoruz, bu iki hanımın söylediği
yaptığı bazı şeylere de şerh koyuyoruz ama Zengin ve Yanık doğru söyledikleri
için hedefteler, buna izin veremeyiz” demek zor olmasa gerek. Ama yapmıyorlar.
Peki
bu iki AK Partili kadının mahalleleri ne yapıyor? Onu birkaç gün önceki
"mahallesizler mahallesi" yazımda belirtmiştim. Artık muhafazakar mahalle
diye bir yer yok. Cumhur İttifakı tabanı var. Taban ise sadece lidere ya da
liderin sağ kolu rolünü gören "erkeklere" bakarak tavır belirliyor.
Çok
üzücü ve esef verici bir tablo.
Siyaset
insan hayatını ilgilendiren sorunlarda tartışa tartışa bir çözüme ulaşmak
mümkün olabilsin diye var. Bunun için icat edildi.
Şimdi
ise "Oradan elli bin oy, buradan atmış bin oy gelsin’ hesabıyla bir siyasi
spektrumun en uç noktasındaki görüşe boyun eğmek siyasete dahil hale geldi.
Bu
böyle iken, bir de neyin tehlikede olduğunu gayet iyi bilen kadın hakları
savunucularının "ad hominem" bakışı giriyor devreye. “Kimin söylediği
önemli değil, önemli olan ne söylediği" gözüyle bakan yok.
Seçim
süreci zor geçecek ve bakalım bu sürecin turnusol kağıdında daha hangi maviler
kırmızıya dönecek?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.