Ahlakı anlamak için önce insanın fıtratına (doğasına, yapısına) bakmak lazım. Nedir fıtrat? Bir bakış açısına göre her varlığın nüvesi, mayası, özüdür, varlıksal, içsel değerlerdir fıtrat. Yani o varlığın özünde nelerin olduğunu anlamak için özüne, içeriğine bakmak lazım deriz ya…
İnsan ahlakı iki temel kaynağa sahiptir.
1-İnsanlığın varoluştan gelen, VİCDANDAN
KAYNAKLANAN varlıksal bir ahlak. (Varoluşsal ve fıtrat deyince hemen yaratıcıya
bağlamayın. Oluştuğu madde ve veriler anlamında söylüyorum.)
2- Sonradan kazandığı bir takım tutum,
davranış, iyi ve güzel niteliklerin bütünü olan ahlak.
Bu iki temeldeki tek kural ise “Kendine
yapılmasını istemediğini başkasına yapmamaktır.” Sonradan kazanılan ahlak,
aklın, ailenin, çevrenin toplumun, zamanın, coğrafyanın, kültürlerin
üretimidir, dinlerin değil. Dinlerle gelen bir ahlak yoktur. Aksine döneminin
ahlak kuralları dini metinlere de sokulmuştur. Yani ahlak zamana ve şartlara
göre değişkenlik gösterir. Bu nedenle sonradan kazanılan ahlak, evrensel
olmadığı gibi kaynağı da “yaratıcı” değildir.
İnsanın özünde varlıksal ahlak dışında
neler vardır? Daha insan var olmadan önce dinler ortada yokken, özünde nelerin
olacağı/olduğu, çevresel şartlar gereği belli idi. Nelerdir bu insanın özünde
olanlar? AKIL, VİCDAN, ADALET, SEVGİ. İşte bu değerler, din ve diğer kavramlar
yokken insanlığın özünde vardı. Bu değerler, dinler ile ortaya çıkmış veya
dinler tarafından kazandırılmış değerler DEĞİLDİR! Bu değerler, DİNİ değerler
değillerdir! Varlıksal öz değerleridir. Bu değerler Arap ya da başka bir
milliyete ait olamazlar. Tüm insanlığa ait değerlerdir. Bu değerler tüm
dinlerden ve Araplardan önce de vardı. Din ise insan özüne ait değildir, insan
üretimidir! Dinler, insana özünde olan ve unuttuğu bu kavramları, hatırlatmak
için kendisinin oluşturduğu bir düzen ve sistemdir. Yani dinleri ve kurallarını
insanoğlu kendisi oluşturmuştur. Toplum ve bireylerin inşası, biçimlendirilmesi
için bir dine ve elçiye ihtiyaç olmadığı gibi ille de bir kaynak, dayanak,
referans aranıyor ise insanlığın evrensel ve ortak olan AKIL, VİCDAN, ADALET,
SEVGİ değerleri yeterli kaynak ve dayanaktır.
Bu özün ve değerlerin olması, bir dinin ve
elçinin olması veya oldurulması gerektiği anlamına gelmiyor. Bunlar sadece
VAROLUŞSAL ÖZE AİT DEĞERLERDİR. İlle de bir din arayışındaysanız eğer tüm
insanlığın ortak değeri olan ve kabul edebilecekleri bir (AKIL, VİCDAN, ADALET,
AHLAK, SEVGİ, BİLİM) dini oluşturulmalıdır. Adı da BARIŞ DİNİ, SEVGİ DİNİ,
İNSANLIK DİNİ ya da EVRENSEL DİN olsun. Bu dinin referans ve kuralları da
insanın özündeki bu ilkelere dayanmalıdır.
Deniyor ki “İnsanoğlu yaratıldı ise
başıboş mu bırakıldı? Kendi haline bırakılan insanoğlu kendini nasıl, neye,
kime göre geliştirmeyi başaracak?’’ İnsan yaratılmadı ama fıtrat olarak da boş
değil. Tüm insanlığın özünde sonsuza dek ortak değerler olan AKIL, VİCDAN,
ADALET, SEVGİ, kaynak, dayanak ve elçi olarak var, bunları kullanmak yeterli!
Yani gidip de Arap’ın ya da başka bir milletteki uyanıkların bireysel
fikirlerinin peşinden gitmemeli!
Diğer bir soru da "Kimin aklına,
vicdanına, adaletine, sevgisine, ahlakına göre hareket edeceğiz?"
Sorusudur. İnsanlığın bir kişisel Aklı, Vicdanı, Adaleti, Sevgisi, Ahlakı
vardır; bir de yaşadığı toplum ve coğrafyaya uygun ortak yerel Aklı, Vicdanı,
Adaleti, Sevgisi ve Ahlakı vardır. En önemlisi bunların da üzerinde ortak
Evrensel Aklı, Evrensel Adaleti, Evrensel Vicdanı, Evrensel Sevgisi, Evrensel
Ahlakı vardır. Bunlar insanlığın EVRENSEL ve ORTAK değerleridir. Her değerin
kendi çapında kuralları, hakları, düzeni, hukuku, yaptırımı vardır. Kişisel
olanlar kişisel tabanda, yerel olanlar yerel tabanda, Evrensel olanlar Evrensel
tabanda hukukunu oluşturur, yaşanır ve uygulanır. Bireysel olanlar yerele,
yerel olanlar Evrensele tabi olursa asla karışıklık oluşmaz.
İnsanın içinde bulunduğu şartlara,
coğrafyaya, kültüre göre ahlaki değerler farklılık ve değişim gösterebilir. Bu
kimseyi ne diğerinden üstün ne çok ahlaklı ne de çok ahlaksız yapmaz.
Ahlakın temellendirilmesi bir …izm ile
değil vicdan ile olur. Bir insanda Vicdan kaybolursa eğer önce adalet sonra
sevgi ve ahlak da kaybolur. (Vicdan kendi içinde adalet ve hukuku da barındır.)
İradesini baskı ve zulümden yana kullanmaya başlar. O nedenle Ahlakın
etkileşimi Akıl, Vicdan, Adalet, Sevgi, çevre ve Coğrafya iledir. Din bir kurum
değildir. Din; sadece insana özünü hatırlatıp, “inandığı yaratıcısı” ile
arasındaki bağı sağlam tutmak için, insanlar tarafından ihtiyaca göre kişisel
kullanım için oluşturulmuş, bir çeşit kullanma kılavuzudur. O YÜZDEN AKLIN,
ADALETİN, AHLAKIN, VİCDANIN, SEVGİNİN ERDEMLEŞTİREMEDİĞİ İNSANI, DİN
ERDEMLEŞTİREMEZ. AKLINIZ, VİCDANINIZ, ADALETİNİZ, SEVGİNİZ, AHLAKINIZ YOKSA
EĞER DİNİNİZ HİÇBİR İŞE YARAMIYOR VE NE YAZIK Kİ SİZİ İNSAN YAPMIYOR.
Kısmen evrensel olan ahlak, aynı zamanda
tüm insanlığın ve şartların ortak değerini taşır. Örneğin insan öldürmek,
çalmak, tecavüz etmek, adaletsiz davranmak, baskı, zulüm, fikir
hürriyetsizliği, fikir dayatmak gibi eylemler evrensel ahlaksızlık kabul
edilir. Bazı evrensel ahlak kuralları aynı zamanda evrensel hukuka dönüşmüştür.
Evrensel ahlakın kaynağı; akıldır,
vicdandır. Sonradan kazanılan ahlakın kaynağı ise coğrafyadır, şartlardır. Yani
zamana ve şartlara göre değişkenlik gösterir. Bu nedenle ahlakın kaynağı ASLA
yaratıcı ve dinler değildir.
Bugün insanlık bırakın bireyseli yerel
olan ortak vicdanını kaybettiği içindir ki dindar bile olsalar ahlaksızlık,
adaletsizlik kol geziyor. Hırsızlıklar, yolsuzluklar, bebek tecavüzleri, kadına
şiddet ve öldürmeler, hukuksuzluk ve zulümler karşısında tepkisiz kalan
vicdanlar, kendi vicdanına teslim olmayan insanlık baskı ve zulüm altında
adaletini arayamadığı gibi sevgisini de kaybetmiş. Hiçbir din de bunu
engelleyememiş. Hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak ahlaksızlık
konusunda tepkisiz ve riyakâr davrananlar, kendi hataları ile kendi sonlarını
hazırlıyorlar. Kurtuluş ise toplumun ortak aklında, vicdanında, adaletinde,
sevgisinde, ahlakında ve iradesindedir.
İnsanın fıtratına en uygun yaşam tarzını
ise din değil, bu saydığımız ortak değerler Akıl, Vicdan, Adalet, Sevgi, Ahlak
ile şartlar, coğrafya ve hukuk belirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.