3 Temmuz 2025 Perşembe

İslam’ın resim yasağı neleri kapsar? Prof. Dr. Yaşar Sarıkaya-02/07/2025

Genelde İslam'da resim yasağı olduğu algısı hakimdir. Hatta İslam'ın resim ve sanata karşı olumsuz bir tutum sergilediği yönünde önyargılı bir kabul vardır. Bu kanı ve yargılar, Hazreti Muhammed’in karikatürlerine tepki olarak bazı Müslüman ülkelerden gelen öfke ve şiddet içerikli haberler ile pekişmiştir. Bununla birlikte, İslam geleneğinde canlı varlıkların görsel temsiliyle ilgili söylem, sanat ve müziğin meşruiyeti konusunda helal ile haram arasında geniş bir spektrumda ele alınmaktadır. Her ne kadar 'Allah güzeldir ve güzelliği sever' hadisi[1] yaygın biçimde kabul görse de, hadis kaynaklı sınırlayıcı anlayışlar birçok Müslümanın düşünsel ve pratik yaklaşımını şekillendirmeye devam etmektedir. Kur’an’da ise, Tanrı’nın yaratıcı ve şekil verici sıfatları dışında, doğrudan bir resim yasağına rastlanmamaktadır.[2]

Tarihsel ve kültürel bağlamda incelendiğinde, İslam medeniyetinin şekillendirdiği coğrafi alanlar, görsel sanatlardan tamamen uzak değildir. Nitekim hat sanatının yanı sıra figüratif sanatın da özellikle Orta Çağ’dan itibaren geliştiği gözlemlenmektedir. 13. yüzyıldan itibaren Hz. Muhammed’in portreleri, özellikle el yazmaları aracılığıyla sanat tarihine kazandırılmıştır. Bunun yanı sıra, gayrimüslim inanç sistemlerine ait sanat eserlerinin de, Müslümanların yaşadığı bölgelerde uzun süre korunduğu ve hatta yüzyıllar boyunca bulundukları şehirleri süslediği bilinmektedir. [3]

Yine de “Tanrı'nın resmini yapmayacaksın” emri, tek tanrılı dinlerin inanç ve ibadet sisteminin merkezinde yer alır. Bu yasak, çok tanrılı geleneklerin fiziksel temsillerine (örneğin heykeller, ikonlar, mağara resimleri) karşı tek tanrılı dinlerin teolojik bir duruşu olarak şekillenmiştir. Tek tanrılı dinler, her türlü batıl inanç, büyü ve çok tanrılılığı ortadan kaldırmak için daha aşkın ve soyut bir Tanrı imgesi üzerine kuruludur. Tanrı'nın resmini yapmama emri, her şeyi kapsayan aşkın Tanrı'ya olan inançla kendini gösteren tek tanrıcılığın mantıksal ve teolojik bir sonucudur. Bu bağlamda, Tanrı’nın aşkınlığı ve soyutluğu temel alınarak herhangi bir görsel temsili mümkün görülmemiştir. Dolayısıyla İslam’daki resim yasağı, Tanrı’nın antropomorfik olarak temsil edilmesine yönelik bir teolojik çekinceyle ilişkilendirilmelidir.

Aziz figürlerinin görsel olarak temsil edilmesi, eğer bu temsiller ibadet amacıyla kullanılıyorsa veya kutsallık atfedilen özellikler taşıyorsa, İslam’ın tevhid ilkesiyle çelişmektedir. Kuran'da ayrıca, eski Arap tanrılarına hayvanların kurban edildiği kurban taşlarından da bahsedilir (ve bunlar reddedilir). Her iki uygulama da İslam öncesi Arabistan'da yaygındı.

Buradan hareketle, İslam'ın eleştirdiği husus sanatın kendisi değil; onun ibadet ve kutsiyet yüklenmiş bir araca dönüştürülmesidir. Sorun resimde değil, resme yüklenen anlam ve işlevlerde yatmaktadır. Bu bağlamda, Kuran'ın Hz. Süleyman'ın saraylarını ve heykellerini inşa eden görünmez varlıkları ne kadar olumlu bir şekilde övdüğü ilginçtir.[4] Bunlar ibadet yeri olarak değil, sadece sanat eserleri olarak kullanılmış ve bu nedenle olumlu bir şekilde bahsedilmiştir.

HZ. MUHAMMED’İN RESMEDİLMESİ

Tanrı’nın görsel temsiline yönelik yasakla kıyaslandığında, Hz. Muhammed’in görsel betimlemesine dair kategorik bir yasaktan söz etmek güçtür. Silvia Naef gibi bazı bilim insanlarının, modern dönemden önce böyle bir yasağa dair hiçbir metin bulunmadığına dair bulguları ilginçtir.[5]

Özellikle İran ve Orta Asya menşeli el yazmalarında Hz. Peygamber’in yüzü örtülü ya da stilize edilmiş biçimde tasvir edildiği görülür. Onun aşkın kişiliğine atıf yapılmakta; yüzünün yerini bazen 'Ey Muhammed' yazısı, bazen de bir ışık halesi almaktadır. Bunların yanında Hz. Peygamberin yüzünün beyaz bir peçe ile örtülmüş olarak tasvir edilmesi de yaygındı ki bu, onun zihinsel, fiziksel ve düşünsel saflığını, ahlaki arılığını vurgulamak içindi.

Söz konusu temsiller, genellikle bireysel koleksiyonlarda veya elit zümreler arasında yer bulmuştur; camiler ve diğer ibadet mekânları ise bu türden figüratif öğelerden arındırılmıştır. Bu hassasiyetin iki ana teolojik gerekçesi bulunmaktadır: İlki, putperestliğe dönüş riskidir. Figüratif betimlemelerin ilahi nitelik atfıyla birlikte ibadet nesnesine dönüşme ihtimali, tevhid ilkesiyle çelişmektedir. İkincisi ise, Hz. Peygamber’in hem fiziksel hem de ahlaki mükemmelliğinin insan algısının ötesinde olduğu düşüncesidir. Bu bağlamda, hiçbir temsili resim onun zatını layıkıyla yansıtamaz.

1. Çok tanrılı putperestliğin geri dönüşünden duyulan endise: Peygamberin resimsel tasvirine karşı duyarlılık, muhtemelen ona “ilahi nitelikler” atfedilebileceği ve resminin ibadet nesnesi haline gelebileceği kaygısından kaynaklanmaktadır. İslam'ın teolojik ve pratik temellerinin tek Tanrı inancına dayandığı ve diğer tüm inançları çok tanrılılık olarak nitelendirip kararlı bir şekilde reddettiği unutulmamalıdır. Bu nedenle, figürlerin veya belirli maddi nesnelerin ibadet nesnesi haline gelme tehlikesinin insanların hafızasından henüz tamamen silinmediği tarihsel bağlamda, bu mesafeli tutum açıklanabilir ve anlaşılabilir.

2. Hz. Muhammed'in, sınırlı insan algısının ötesinde, zihinsel, fiziksel ve ahlaki mükemmelliği tasvir edilemez kusursuz bir insan olarak algılanması. En güzel resim bile peygamberi yeterince yansıtamaz. Peygamberin tasviri ayrıca hiçbir zaman otantik olamaz.

SONUÇ

Sonuç olarak, resimlere karşı çekingen tavrın arkasında, aşkın bir Tanrı anlayışı ve insani bir peygamber imgesine dayanan dini inanç yatmaktadır. Buna göre, ne Tanrı insanlaştırılmalı ne de peygamber tanrısallaştırılmalıdır. Bununla birlikte, dini bir işlev atfedilmediği veya ibadet aracı olarak kullanılmadığı sürece, bir nesneyi estetik veya sanatın bir ifadesi olarak görmek için dini bir sakınca yoktur.

KİMDİR

*Prof. Dr. Yaşar Sarıkaya, Almanya Gießen Justus-Liebig Üniversitesi’nde ilahiyatçı ve din eğitimcisi olarak görev almaktadır. Türkçe olarak yayımlanan Ebu Said El-Hadimi: Merkez ile Taşra Arasında Bir Osmanlı Alimi adlı eseri, 2008 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından biyografi dalında en iyi eser ödülüne layık görülmüştür.

[1] Bkz. Müslim, Îmân, 147.

[2] Bkz. Kur’an, 2/51-54, 34/13, 21/52-54. 59/24.

[3] Bu konuda Horst Bredekamp'ın “Das Beispiel Palmyra” (Palmira örneği) başlıklı makalesine bakılabilir (2016).

[4] Bkz. Kuran 34/12.

[5] Naef, Silvia: Bilder und Bilderverbot im Islam. Vom Koran bis zum Karikaturenstreit. München: C. H. Beck 2007.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.