Genelde İslam'da resim yasağı olduğu algısı hakimdir. Hatta İslam'ın resim ve sanata karşı olumsuz bir tutum sergilediği yönünde önyargılı bir kabul vardır. Bu kanı ve yargılar, Hazreti Muhammed’in karikatürlerine tepki olarak bazı Müslüman ülkelerden gelen öfke ve şiddet içerikli haberler ile pekişmiştir. Bununla birlikte, İslam geleneğinde canlı varlıkların görsel temsiliyle ilgili söylem, sanat ve müziğin meşruiyeti konusunda helal ile haram arasında geniş bir spektrumda ele alınmaktadır. Her ne kadar 'Allah güzeldir ve güzelliği sever' hadisi[1] yaygın biçimde kabul görse de, hadis kaynaklı sınırlayıcı anlayışlar birçok Müslümanın düşünsel ve pratik yaklaşımını şekillendirmeye devam etmektedir. Kur’an’da ise, Tanrı’nın yaratıcı ve şekil verici sıfatları dışında, doğrudan bir resim yasağına rastlanmamaktadır.[2]
Tarihsel ve kültürel bağlamda
incelendiğinde, İslam medeniyetinin şekillendirdiği coğrafi alanlar, görsel
sanatlardan tamamen uzak değildir. Nitekim hat sanatının yanı sıra figüratif
sanatın da özellikle Orta Çağ’dan itibaren geliştiği gözlemlenmektedir. 13.
yüzyıldan itibaren Hz. Muhammed’in portreleri, özellikle el yazmaları
aracılığıyla sanat tarihine kazandırılmıştır. Bunun yanı sıra, gayrimüslim
inanç sistemlerine ait sanat eserlerinin de, Müslümanların yaşadığı bölgelerde
uzun süre korunduğu ve hatta yüzyıllar boyunca bulundukları şehirleri süslediği
bilinmektedir. [3]
Yine de “Tanrı'nın resmini yapmayacaksın”
emri, tek tanrılı dinlerin inanç ve ibadet sisteminin merkezinde yer alır. Bu
yasak, çok tanrılı geleneklerin fiziksel temsillerine (örneğin heykeller,
ikonlar, mağara resimleri) karşı tek tanrılı dinlerin teolojik bir duruşu
olarak şekillenmiştir. Tek tanrılı dinler, her türlü batıl inanç, büyü ve çok
tanrılılığı ortadan kaldırmak için daha aşkın ve soyut bir Tanrı imgesi üzerine
kuruludur. Tanrı'nın resmini yapmama emri, her şeyi kapsayan aşkın Tanrı'ya
olan inançla kendini gösteren tek tanrıcılığın mantıksal ve teolojik bir
sonucudur. Bu bağlamda, Tanrı’nın aşkınlığı ve soyutluğu temel alınarak
herhangi bir görsel temsili mümkün görülmemiştir. Dolayısıyla İslam’daki resim
yasağı, Tanrı’nın antropomorfik olarak temsil edilmesine yönelik bir teolojik
çekinceyle ilişkilendirilmelidir.
Aziz figürlerinin görsel olarak temsil
edilmesi, eğer bu temsiller ibadet amacıyla kullanılıyorsa veya kutsallık
atfedilen özellikler taşıyorsa, İslam’ın tevhid ilkesiyle çelişmektedir.
Kuran'da ayrıca, eski Arap tanrılarına hayvanların kurban edildiği kurban
taşlarından da bahsedilir (ve bunlar reddedilir). Her iki uygulama da İslam
öncesi Arabistan'da yaygındı.
Buradan hareketle, İslam'ın eleştirdiği
husus sanatın kendisi değil; onun ibadet ve kutsiyet yüklenmiş bir araca
dönüştürülmesidir. Sorun resimde değil, resme yüklenen anlam ve işlevlerde
yatmaktadır. Bu bağlamda, Kuran'ın Hz. Süleyman'ın saraylarını ve heykellerini
inşa eden görünmez varlıkları ne kadar olumlu bir şekilde övdüğü ilginçtir.[4]
Bunlar ibadet yeri olarak değil, sadece sanat eserleri olarak kullanılmış ve bu
nedenle olumlu bir şekilde bahsedilmiştir.
HZ. MUHAMMED’İN RESMEDİLMESİ
Tanrı’nın görsel temsiline yönelik yasakla
kıyaslandığında, Hz. Muhammed’in görsel betimlemesine dair kategorik bir
yasaktan söz etmek güçtür. Silvia Naef gibi bazı bilim insanlarının, modern
dönemden önce böyle bir yasağa dair hiçbir metin bulunmadığına dair bulguları
ilginçtir.[5]
Özellikle İran ve Orta Asya menşeli el
yazmalarında Hz. Peygamber’in yüzü örtülü ya da stilize edilmiş biçimde tasvir
edildiği görülür. Onun aşkın kişiliğine atıf yapılmakta; yüzünün yerini bazen
'Ey Muhammed' yazısı, bazen de bir ışık halesi almaktadır. Bunların yanında Hz.
Peygamberin yüzünün beyaz bir peçe ile örtülmüş olarak tasvir edilmesi de
yaygındı ki bu, onun zihinsel, fiziksel ve düşünsel saflığını, ahlaki arılığını
vurgulamak içindi.
Söz konusu temsiller, genellikle bireysel
koleksiyonlarda veya elit zümreler arasında yer bulmuştur; camiler ve diğer
ibadet mekânları ise bu türden figüratif öğelerden arındırılmıştır. Bu
hassasiyetin iki ana teolojik gerekçesi bulunmaktadır: İlki, putperestliğe
dönüş riskidir. Figüratif betimlemelerin ilahi nitelik atfıyla birlikte ibadet
nesnesine dönüşme ihtimali, tevhid ilkesiyle çelişmektedir. İkincisi ise, Hz.
Peygamber’in hem fiziksel hem de ahlaki mükemmelliğinin insan algısının
ötesinde olduğu düşüncesidir. Bu bağlamda, hiçbir temsili resim onun zatını
layıkıyla yansıtamaz.
1. Çok tanrılı putperestliğin geri
dönüşünden duyulan endise: Peygamberin resimsel tasvirine karşı duyarlılık,
muhtemelen ona “ilahi nitelikler” atfedilebileceği ve resminin ibadet nesnesi
haline gelebileceği kaygısından kaynaklanmaktadır. İslam'ın teolojik ve pratik
temellerinin tek Tanrı inancına dayandığı ve diğer tüm inançları çok tanrılılık
olarak nitelendirip kararlı bir şekilde reddettiği unutulmamalıdır. Bu nedenle,
figürlerin veya belirli maddi nesnelerin ibadet nesnesi haline gelme
tehlikesinin insanların hafızasından henüz tamamen silinmediği tarihsel
bağlamda, bu mesafeli tutum açıklanabilir ve anlaşılabilir.
2. Hz. Muhammed'in, sınırlı insan
algısının ötesinde, zihinsel, fiziksel ve ahlaki mükemmelliği tasvir edilemez
kusursuz bir insan olarak algılanması. En güzel resim bile peygamberi yeterince
yansıtamaz. Peygamberin tasviri ayrıca hiçbir zaman otantik olamaz.
SONUÇ
Sonuç olarak, resimlere karşı çekingen
tavrın arkasında, aşkın bir Tanrı anlayışı ve insani bir peygamber imgesine
dayanan dini inanç yatmaktadır. Buna göre, ne Tanrı insanlaştırılmalı ne de
peygamber tanrısallaştırılmalıdır. Bununla birlikte, dini bir işlev
atfedilmediği veya ibadet aracı olarak kullanılmadığı sürece, bir nesneyi
estetik veya sanatın bir ifadesi olarak görmek için dini bir sakınca yoktur.
KİMDİR
*Prof. Dr. Yaşar Sarıkaya, Almanya Gießen
Justus-Liebig Üniversitesi’nde ilahiyatçı ve din eğitimcisi olarak görev
almaktadır. Türkçe olarak yayımlanan Ebu Said El-Hadimi: Merkez ile Taşra
Arasında Bir Osmanlı Alimi adlı eseri, 2008 yılında Türkiye Yazarlar Birliği
tarafından biyografi dalında en iyi eser ödülüne layık görülmüştür.
[1] Bkz. Müslim, Îmân, 147.
[2] Bkz. Kur’an, 2/51-54, 34/13, 21/52-54.
59/24.
[3] Bu konuda Horst Bredekamp'ın “Das
Beispiel Palmyra” (Palmira örneği) başlıklı makalesine bakılabilir (2016).
[4] Bkz. Kuran 34/12.
[5] Naef, Silvia: Bilder und Bilderverbot
im Islam. Vom Koran bis zum Karikaturenstreit. München: C. H. Beck 2007.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.