Geçen yazımda, “Dövizi Allah yükseltiyor! Fiyatları Allah yükseltiyor!” dan başlayıp kuantum teorisine gelmiştim. Epey uzun bir uçuş.
Asıl mesele şu: Determinizm var mıdır? Yok
mudur? Yani sonuçlar, sebeplerden mi doğar? Yoksa aynı sebeplerin farklı sonuçlar
doğurması mümkün müdür?
Bu sorular büyük sorular. Bilimden dine
her şeyi ilgilendiren sorular.
Bilim nedir? Bir sistemin bugünkü
özelliklerinden gelecekteki özelliklerini tahmin etme gayretidir bilim.
Taş elimizdeyken bırakırsak hangi hızla ve
ne zaman yere düşer? Ayın ve güneşin bugünkü yerleri ve yörüngeleri belliyken
bir sonraki güneş tutulması ne zaman olacak? İşte Newton fiziği, yani bizim
evrenimizin fiziği bu soruların cevaplarını saniyesine kadar verebiliyor.
Geçmişi tahminde, yani mesela jeolojide de aynı metot çalışıyor. Bugünkü
şartları ölçüp, gözleyip, bunları geçmişte hangi şartlar yarattı diye sorup
cevaplayabiliyoruz.
DETERMİNİZMİN DUVARINDAKİ ÇATLAK
Çok kabaca Newton fiziği şu: Eğer bir
taneciğin, şu andaki yerini, kütlesini ve hızını biliyorsanız gelecekteki
yerini ve hızını bulabilirsiniz. Küçük bir düzeltme: Fizikte kütle ve hız
yerine, bunların çarpımı olan momentum kullanılır. O halde sebep-sonuç şöyle:
Bir taneciğin yerini ve momentumunu biliyorsanız onun geleceğini de geçmişini
de tayin edersiniz. Mükemmel bir determinizm.
Kuantum teorisinin ortalığı
karıştırmasının sebebi şu: O evrendeki, yani çok küçük ve hafif taneciklerin
evreninde taneciklerin hem yerini hem de hızını aynı anda ölçemiyorsunuz. Veya
önce yeri, sonra hızı ölçtüğünüzde aldığınız sonuçlarla; önce hızı, sonra yeri
ölçtüğünüzde aldığınız sonuçlar aynı değil. Aralarında Planck Sabiti denilen
bir sayıyla orantılı bir fark var.
İşte bilim felsefesinin ağır toplarından
Friedrich Waismann, bu keşiflerden sonra meşhur sözünü söylemiş: “Determinizmin
duvarındaki çatlak kesindir ve bu hâlden kurtulma ümidi yoktur.” (i) Bazı
Batılı dindarlara göre, Newton kanunları evrende Tanrı’ya yer bırakmıyordu. Her
şey tayin edilmişken, muayyenken, bugün olanlar dünkü sebeplerden, yarın
olacaklar bugünkü sebeplerdense Tanrı neredeydi? Tabii bu madalyonun tersi de
var. Her şey sebep-sonuca göre işliyorsa bu kâinatta insanın da hür seçimi
yoktu. İşte muayyeniyetin, yani determinizmin, yani sebep-sonuç zincirinin
duvarında bir çatlak varsa bu Tanrı’ya bir yer açardı. Bu fikrin de hemen
eleştirisi geldi: Siz Tanrı’yı çatlaklarda mı arıyorsunuz!
EŞARİYENİN ENTELEKTÜEL İNTİHARI
Müslüman dünyanın çoğuna hâkim olan itikat
mezhebi Eşariye’de de determinizm var. Ama Tanrı’nın determinizmi. Evren her an
yeniden yaratılıyor, he an tekrar kuruluyor. Yaratan Tanrı. O halde her anı,
bir önceki andan bağımsız, dilediği gibi yaratabilir. Dolayısıyla insanın,
insanın biliminin, Newton’un ve şürekâsının determinizminin veya Kuantum
teorisyenlerinin yapıp ettiği o kadar da önemli değildir. Müslüman dünyada
parlak bir aydınlanmadan sonra bilimin de felsefenin durup çökmesi Eşari
düşüncenin hâkimiyetinden, siyasi otoriteyle birleşip hükmetmesindendir
diyenler var. Mesela Müslüman Zihninin Kapanışı, mesela Kayıp Aydınlanma’nın
yazarları bu fikirdedir. (ii) Birincinin alt başlığında, “Entelektüel İntihar”
sözü var.
Bir köşe yazısının kapsamından çok
ayrıldığımın farkındayım. Bir daha yapmayayım. İki konuyu belirterek kapatayım.
İRADE-İ KÜLLİYE - CÜZİYE
Birincisi:
Bazı ölçmelerin birbirini bozması,
sebep-sonuç dünyasının yıkılması değildir. Bu determinizmin duvarını da
çatlatmaz. Kuantum evreninde bir irini bozmadan ölçülebilen değişkenler vardır
ve bunların belirlediği bir sistem zaman içinde gayetle belirli bir yol alır ve
her seferinde aynı yolu alır. Şrödinger’in kedisi ve şansa bağlı görünen
olaylar, birbirini bozan ölçmelerden kaynaklanıyor. Telaşa gerek yok. Nitekim
bendeniz, 55 yıl önce birinci ve ikinci periyot atomlarının ve iyonlarının
dalga fonksiyonlarını ve enerjilerini hesapladım. O atomlar hâlâ o enerjideler.
Dalga fonksiyonları da öyle.
İkincisi şu:
“Dövizi ve fiyatları Allah yükseltiyor!”
diyen hoca efendilerin bir sözü daha var ki o, bu birinciden daha vahim.
Dövizin ve fiyatların yükselmesinde başka bir sebep var diyenler, Allah’a şirk
koşuyormuş. Dolayısıyla kâfirlermiş! Eyy ben ekonomistim diyenler. Ekonomiyi
yönettiğini söyleyenler… Dikkatli olun. Sonunuz pek hayırlı görünmüyor.
Bunların dışında, irade-i külliye- irade-i
cüziye en makulü galiba.
Bu son olsun. Bizim dünyamıza döneyim.
Yoksa hiç terk etmemiş miydik?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.