A-VERİLİ KİMLİK MAHALLERİ
1. Aile-Akraba-Kabile: İnsan yavrusu bir
ailede doğar, büyür ve akrabaları-kabilesi ile yakın ilişkilerle yetişkin hale
gelir. Modern “Çekirdek Aile”de akraba ve kabile bağları zayıftır. İnsan
karakterinin önemli unsurları, bu süreçte/evrede belirlenir.
2. Dil-Irk-Etnisite: Karaktere şeklini
veren ikinci halka burasıdır ve verilidir. Tarihten devralınan kültürel
özellikler, yeni kuşaklara eğitim ve etkileme-etkilenme olarak aktarılır.
Milliyetçilik hissi, burada oluşur. Ait olduğu topluma/millete hizmet etmek,
ihtimam göstermek veya üstünlük taslamak (Irkçılık) versiyonları vardır.
3. Şehir-Vatan/Yer-Yurt: Coğrafya ve orada
yaşayanların ortak bir seciyesi, kültürel karakteri, aidiyet hissi, bağlılık,
benzerlik, ünsiyet, muhabbet ve dayanışma (Hemşericilik) oluşur. Bu da
verilidir. Canlı tutulur veya zayıflar. Yurt Severlik/Vatanperverlik aidiyet
hissi burada oluşur ve meşrudur.
4. Örgütlü/Kurumsal Din olarak
Mezhep, Kilise, Tarikat, Cemaat: Geleneksel toplumlarda Mezhep, verilidir; taklit yolu ile
yeni kuşaklara aktarılır. Tarikat ve Cemaat üyeliği tercihle olabilir; ancak,
mezhepler gibi, müntesiplerin iradesi felç edilir. Yapıları gereği bu
oluşumlar, genellikle insanın gözünü kapatır, taklit yolu ile bireyleri
sürüleştirir. Din, mezhep, tarikat ve cemaat değiştirmek oldukça zordur.
İmkânsız değildir. İslam dini, kendinden önceki “müşrik” bir dini kimlik
mayalama mahallini dağıtarak oluşmuştur. Kur’an, bir vicdan çalışması olarak
dinamik bir dini kimlik mayalama mahallidir. Zamanla mezhepler, tarikatlar,
cemaatler oluştuktan sonra mutlaklaştırılarak dondurulmuştur.
B-VERİLİ OLMAYAN KİMLİK MAHALLERİ
1. Siyaset: Benimsenen
ideolojiye ve tercih edilen siyasal parti ve programa bağlı olarak oluşur.
Siyaset, “Halka Hizmet” olarak yapılabileceği gibi; çakallık, kurtluk,
tilkilik… olarak da yapılabilir. Dinamik olabileceği gibi; dogmatik de
olabilir. Fanatik-bağnaz olunabileceği gibi; toleranslı da olunabilir.
“Partizan/Militan” kimliği, -ahlaki bağlamda- kıymetli olabileceği gibi; berbat
da olabilir.
2. Sosyal Medya ve Post-Modern
Toplum:
Sosyal medya, insanları düşünür-okur olmaktan çıkarıp, onları seyirci ve
gösterişçi bir konuma düşürmüştür. “Beğeni/Like”, kendini iyi/değerli
hissetmenin kriteri olmuştur. Sosyal medyada insanların kalbi/ruhu kalbura
çevrilmiş ve malumat manyağına dönüşmüşlerdir. Hayrete düşme, yok olduğu gibi;
merak etmek de kalmadı. Sosyal medya, herkesin “hiç-kimse”leşmesi olarak bir
kimliksizleşme mecrasıdır. Gözler ve kulaklar, eldeki telefona kilitlendiği
için, kimse kimsenin yüzüne bakamaz oldu. Burada insanların yüzleri zayıfladığı
gibi; gözlerinin feri/ışığı da gitmiştir. Artık “dik-dik bakan/gözlerini direten”
kimse kalmadı gibi. İnsanlar, kendilerinin belirlediği bir “kimse/kimlik” olmak
yerine; ötekilerin beğendiği kimse olmayı tercih eder hale gelmişlerdir. Sosyal
medya, insanların birbiri hakkında yalan, kötü zan ve gıybet etme mecrasına
dönüşmüştür. Kur’an, insanları bu tutumlardan sakınmaya çağırmıştır (49/12).
Post-Modern Kapitalist, şeffaf,
gösterişçi, narsist, akışkan tüketim toplumunda kimlik, vücuda kazınan “Tatto”
ve “Dövme”lerle ruhun zayıflamasının deriye yansımış tezahürüdür. Yüzün ve
gözlerin manevi derinliği kaybolunca; vücudun tümü “gösteriş”
sembolüne-sergisine dönüşmüş durumda. Haz ve hız, her yeri kaplamıştır.
Üretme/yaratma yerine, tüketme yaygın insan edimi haline gelmiştir. Duygular,
uzun erimli değil; anlıktır. Tutku, aşk, şiir ve sanat tükenmiştir. Kültür
endüstrisi ve kitle turizmi egemendir. “Can sıkıntısı” yani anlamsızlık ve
sabırsızlıktan dolayı, imkân bulan-bulamayan herkes, “Turist” olmuş durumda.
“Evli” ve “Yerli” olmak, değerden düştü. Herkes, “dolu-dolu” ve “doya-doya”
yaşamak istiyor; varını-yoğunu ortaya koymuş, arz-ı endam etmektedir. “Gider”i
olanlar, şanslı; olmayanlar, bahtsız. Güzellik, cazibe, güç ve zenginlik “İn”;
çirkinlik, cazibesizlik, zayıflık ve fakirlik “Out”. Herkes “İbnu’l-Vakt=Anı
yaşayan” olmuş durumda. Her şey, şeffaf hale geldi; giz/sır ve utanma kalmadı.
Acı-ıstırap, sıkıntı, zorluk ve sabır, hayattan kovuldu; oysa bunlar, insan
olmanın ve kalmanın en temel minvalidir. Herkes, “acilci” oldu: “Siz, “acil”
olanı tercih edip; Ahireti terk ediyorsunuz.” (75/20-21).
3.Vicdan Çalışması olarak Kur’an: Kur’an,
kimlik/karakter/kişilik olarak insanda vicdani bir öz (lübb) oluşturmaya
çalışır. Bu kapasite, yaratılışta insanlığa verilmiştir (91/7-10). Bu öz,
“Fıtratullah=Allah’ın yaratığı” dır (30/30). Bu özü oluşturanlara da
“Ulu’l-elbab=Öz sahipleri” denir (2/269,13/19,38/29…). Bunların sıfatları
mümin, müslim, muttaki, muhsin…dir. Bu öz tefekkür, taakkul, tafakkuh,
tezekkür, tedebbür, teemmül, taabbur düşünümleri ile oluşturulur. Allah’ın
yanında, yakınında, gözetiminde(8/24,50/16) kendine bir onur, öz-saygısı ve
öz-gürlük oluşturmayan insanın, vicdanı doğru tartamaz. Dindarlık görünümlü
“Kadercilik”, vicdansızlık olarak, kendi sorumluluğunda olması gereken
fiilleri, Allah’a iftira eden zalimliktir(6/21,93,144,157…). Bu öz, hem tek tek
bireylerin tarihinde (ömründe) hem de toplumların tarihinde dogmatik değil;
dinamiktir (13/11). Katı dogmatik/gelenekselci bir dinsel-kültürel yapıyı
yıkarak-sökerek oluşturulmuştur (5/104, 7/28, 10/78,31/21,43/22-23…). “Hakkında
kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme; çünkü kulak, göz ve kalp,
bunların hepsi, ondan sorumludur” (17/36) ifadesi, bu tarz bir kimlik
oluşturmanın temel ilkesidir. Bu vicdani özün diğer isimleri Kur’an’da Fuad,
Basiret, Kalb-i selim, Ruh ve Şahit/Tanıktır. Bu kişilik, Allah’a iman-ibadet
ve insanlara karşı merhamet ve adalet ile ilişkisini sürdürmek için sürekli
tetikte ve teyakkuzda (Takva) olmak zorundadır: “Kalpler, ancak, Allah’ı
hatırlamak/unutmamak ile huzur bulur.” (13/28). Taklit değil; tahkik ve takva,
bu kimliğin özüdür. Bu kimlik, hasbî ve muhasibidir. Bu tip, hayrete düşerek:
“Bu değirmenin (Güneş sistemi-Eko sistem ve İnsan) suyu nereden geliyor?”
sorusunu sorup; cevabını arar ve bulur. Bu insanlar, “Hablullah=Allah’ın İpi”ne
sarılmışlar (3/103) ve “Sıbğatullah=Allah’ın Bayası” ile boyanmışlardır
(2/138). Burada “ip” ve “boya” metaforları, Allah’ın insan vicdanı ve dili ile
oluşturduğu değerler skalasını/dini/islamı ifade eder. Bu değerlerle mücehhez
olanlar “Ashabu’l-Yemin/meymenet=Meymenetliler, uğurlular” (9/18, 74/39) ve
“Hizbullah=Allah’ın taraftarları” (58/22) olarak nitelenirler. “Ürünü kalıcı
olan dürüst davranışlar (El-bakiyatu’s-salihat)” (18/46, 19/76) ortaya
koyarlar. Yeryüzünü, imar (11/61); insanlığı ıslah (49/9-10) ederek, “Hilafet”
rolünü icra ederler (2/30).
Bu kimliğin karşıt profilinin bazı
nitelikleri şunlardır: Bu profil, başta katı muhafazakâr, taklitçi ve
dogmatiktir (5/104, 7/28, 31/21, 43/22-23…). Kalbi katı, mühürlü, perdeli,
hastalıklı, taşlaşmış, paslanmıştır(2/7,74,88,83/14,2/10,8/49…)
Gözü kör; kulağı sağır ve dilsizdir (2/18,
6/39, 38/80, 30/52…). Boynuna zincir vurulmuş (36/8, 34/33,1 3/5) gibidir.
Canlı/diri değil; ölü gibidir (35/22). Arzu ve içgüdülerini (Heva)
tanrılaştırmıştır (35/43). Mütevazi değil; müstağni ve mütekebbirdir (96/6-7,
40/35, 31/7…). Bunlar, “Ashabu’ş-şimal/meşeme=meymenetsizler, uğursuzlar” ve
“Hizbuşşeytan=Şeytanın taraftarları” dırlar (50/41, 90/19, 58/19). Bunlar,
hasbi ve muhasibi değil; hesabî/hesapçıdırlar. “Üzümü ye; bağını sorma” modunda
(nankörlük-nisyan) yaşarlar. Özleri olmadığı için de yaptıkları kötü şeyler
dahi, kendilerine süslü/güzel görünür (10/12). “Kendilerine: “Yeryüzünde fesat
çıkarmayın.” Dendiğinde ”Ne münasebet! Biz, ıslah edicileriz” derler. Dikkat
edin! Onlar, bozguncudurlar, fakat, bunun şuurunda değiller.” (2/11-12).
“Onları gördüğünde, adam sanırsın (albenilidirler). Konuşmaları,
caziptir/dinletir; oysa aslında, elbise giydirilmiş kereste/kütük gibidirler…”
(63/4).
C-SONUÇ
Herkes bir aileye, dile/etnisiteye ait olup,
bir yerde/şehirde/ülkede yaşar. Politik tercihlerde bulunur. Sosyal medya
kullanır. Marifet, doğuştan haiz olduğu “vicdan” kapasitesini kullanarak verili
kimlik kodları içinde kendine sahici-ahlaki bir “öz/kimlik” oluşturmaktır.
İçine doğduğu verili kimlik özelliklerini, ölümcül nihai/dogmatik/mutlak kimlik
haline getirip insan olmaktan çıkmak (“Yedisinde ne ise, yetmişinde de o
olmak”), matah bir şey değildir. -Düşünerek anlama koşulu ile- Kur’an okumak,
birinci nitelikte bir kimlik oluşturmanın örneği olarak, isteyene yardımcı
olabilir. Bu kimlik mayalama mahalleri arasında Türkiye’de yaşayan insanlar,
hangilerinde mayalanıyorlar acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazarak, düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz.