Kılıçdaroğlu’nun ‘kaçış planı’ açıklaması, gözleri vakıflara çevirdi. Erdoğan’ın çocuklarının kurucusu ya da yöneticisi olduğu vakıflar, eğitimden siyasete kadar kamu kaynaklarını, bütçe disiplini dışına çıkarak kullanıyor.
CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ABD’de Ensar ve TÜRGEV tarafından kurulan
TURKEN Vakfı’na aktarılan 1 milyar TL’yi gündeme getirmesi, iktidar ve vakıflar
arasındaki ilişkiyi gündeme getirdi.
AKP iktidarının “arka
bahçesi” olarak nitelendirilen vakıfların sayısı son 20 yılda katlanarak
arttı. Son verilere göre Medeni Kanun kabul edilmeden önce kurulan 253 vakıf
var. Bunun yanı sıra 167 cemaat, 1 de esnaf vakfı bulunuyor. Bunların dışında 5
bin 556 yeni vakıf kuruldu. Bu vakıflar 3 bin 180 şube veya temsilcilik açtı.
Vakıfların 306’sına vergi muafiyeti sağlandı. Ayrıca bu vakıfların iktidara
yakın olanlarına genel bütçenin yanısıra yerel yönetim bütçelerinden de
milyarlarca lira aktarıldı. Kaynağı tartışmalı bağış ve yardımlarda bulunuldu.
Ayrıca kamu taşınmazları da ölçüsüzce bu vakıfların emrine sunuldu. Yurt ve
okullarla özellikle eğitim alanında aktif rol alan vakıflardan AKP iktidarına
bürokrat kadroları yetiştirildi.
PARA AKTARMAK
İÇİN HER YOL KULLANILDI
Erdoğan’ın çocuklarının
kurucusu ve yöneticisi olduğu TÜRGEV Vakfı ile adı cinsel istismar olaylarına
karışan Ensar Vakfı tüm vakıflar içinde en çok korunan, kollananlar oldu. Bu
iki vakfın kurduğu TÜRKEN Vakfı yurtdışında aktif görev yaparken milyarlarca
liralık portföylere sahip olduğuna ilişkin belgeler de ortaya döküldü.
Milyonlarca dolar bağış ve yardım adı altında para aktarılan bu oluşumun
zenginliği New York’ta yaptırdıkları gökdelen ve ünlü boksör Muhammed Ali’nin
çiftliğini satın almasıyla da görünür oldu. ABD ve İngiltere’de örgütlenen
vakfın şaibeli ilişkileri, Başkentgaz’ın sahibi Torunlar Holding’in vergiden
kaçmak için yardımını Kızılay’a, Kızılay’ın da Ensar Vakfı üzerinden TURKEN’e 8
milyon dolar para aktarmasına kadar vardı.
MAARİF VAKFI’NA
MİLYARLAR AKTARILDI
TURKEN gibi sivil bir
oluşumun yanısıra iktidar bütçe kaynaklarını bütçe disiplinine uymadan
rahatlıkla harcayabilmek için resmi kurumlara bağlı vakıflar da kurdu. Maarif
Vakfı ile Diyanet Vakfı yurtdışında yürüttükleri faaliyetler ve kamu
kaynaklarından elde ettikleri büyük varlıklarla dikkat çekiyor. FETÖ’nün
boşalttığı yeri doldurmaya çalışan ve “Paralel MEB” gibi yapılanan Maarif
Vakfı’na bugüne kadar aktarılanların dışında bütçeden sadece 2022, 2023 ve 2024
yıllarında toplam 4 milyar 529 milyon TL aktarılması planlanıyor. 26 Haziran
2016’da kurulan Maarif Vakfı her türlü vergi ve resimden muaf tutuldu. Bütçeden
aktarılan dev tutarların yanısıra vakfa kamu taşınmazları da tahsis edildi.
DİYANET
VAKFI’NDAN YURTDIŞINA DEV BAĞIŞ
Diyanet Vakfı
Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek ve Kosova’daki etkin çalışmalar yürütüyor.
Bunun için de dev ödenekler yurtdışına aktarılıyor. Diyanet’in “kara kutu”su
olan ve denetlenmeyen bu vakıf, geçen yıl sadece yurtdışındaki cami ve mescitlerin
teftişi için 82 bin 270 dolar harcamada bulundu. Ayrıca, yurtdışındaki
müşavirlik, ataşelik, koordinatörlük ve benzeri temsilciliklere ise Diyanet
Vakfı bütçesinden 938 bin 581 dolar bağış sağlandı.
Diyanet Vakfı’na ait
İslam Araştırmaları Merkezi’nin (İSAM) bütçesi de yıllar itibarıyla katlanarak
arttı. Vakfın verilerine göre, İSAM’a 2003 yılında 3,5 milyon TL bütçe verildi.
2006 yılına kadar bütçesini ikiye katlayan merkez, 7,6 milyon TL’lik 2006
bütçesini 2012 yılında ise 11,4 milyon TL’ye ulaştırdı. Merkez’in bütçesi 2015
ve 2019’da sırasıyla 13,5 milyon TL ve 18,5 milyon TL’ye yükseldi. Merkez için
2022 yılında öngörülen bütçe ise 22,5 milyon TL olarak belirlendi.
2002-2020
ARASINDA 10 MİLYAR TL AKTARILDI
AKP kendisine yakın
dernek ve vakıflara her yıl yüz milyonlarca TL tutarında kamu kaynağını
aktardı. Cumhurbaşkanlığı Genel Faaliyet Raporu’na göre, sadece 2020 yılında
1.1 milyar TL aktarılan vakıf ve derneklere AKP iktidarının 18 yılında 10
milyar TL’den fazla para aktarıldı. 2020 yılında dernek, vakıf, birlik ve
benzeri teşekküllere yardım amacıyla 969 milyon TL cari transfer ödemesi
yapıldı. 953 milyon TL genel bütçeli idarelerin, 15 milyonu da özel bütçeli idarelerin
bütçelerinden gitti. Sermaye transferi tutarı ise 129 milyon TL oldu. Bu
tutarın yarısına yakını Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden geldi. 1.1 milyar
TL’nin 431 milyon TL’sini MEB aktardı.
Dernek, vakıf ve
birlikler, genel bütçe kapsamındaki bu kuruluşların yanı sıra özel bütçeli
kuruluşların bütçelerinden de pay aldı. Bunlar arasında en büyük yardımı, 14
milyon 369 bin TL ile Türk Standartları Enstitüsü yaparken 656 bin TL ile
TÜBİTAK da ikinci sırada yer aldı.
DÜNÜRÜN VAKFINA
BİLE VERGİ MUAFİYETİ
AKP, doğrudan kamu
kaynağı aktarmadığı vakıf ve derneklerin gelirlerini, vergi muafiyeti yoluyla
arttırdı. Bugüne kadar 306 vakfa vergi muafiyeti tanınırken bunların 120’si AKP
iktidarları döneminde bu istisnaya kavuştu. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verilerine
göre, eski AKP Milletvekili Aziz Akgül’ün başında bulunduğu Türkiye İsrafı
Önleme Vakfı, İlim Kültür Sağlık Eğitim Çevre ve Sosyal Yardım Vakfı,
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İsrafil Kışla’nın yöneticisi olduğu Darül Eytam
Vakfı, Erdoğan’ın dünürü Haluk Bayraktar’ın başında bulunduğu Türkiye Teknoloji
Takımı Vakfı, vergi muafiyeti tanınan vakıflar arasında yer aldı.
İZİNSİZ YARDIM
TOPLAMA HAKKI
Dernek, vakıf ve
birliklerin kampanyalar yoluyla para toplamalarının izne bağlanmasının
ardından, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü,
“İzin Almadan Yardım Toplama Hakkına Sahip Kuruluşlar” listesini yandaş
kuruluşlarla doldurdu. İçişleri Bakanlığı, izinsiz yardım toplama hakkına sahip
kuruluşlar arasına Deniz Feneri Derneği, Diyanet Vakfı, İnsan Hak ve
Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH), Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, Hayrat İnsani
Yardım Derneği, Ensar Vakfı, Beşir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği,
TÜGVA ve TÜRGEV’i dahil etti.
VAKIFLAR, REJİM
İNŞASININ FİNANSMANI
İktidarın vakıflarla
ilişki CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından sonra yeniden gündem
geldi. Konuya ilişkin değerlendirmelerini BirGün’e aktaran Siyaset Bilimci
Akademisyen Fatih Yaşlı, “İktidar partisine yakın vakıfların, birer sıradan
vakıf olmanın ötesinde ekonomi-politik bir işleve sahip olduklarını biliyoruz.
Vakıfların ekonomi-politiğini anlayabilmek için ise AKP’nin inşa ettiği rejime
ve o inşa esnasında vakıflara biçilen role bakmamız gerekiyor” dedi.
“Vakıfların en
çok örgütlendiği alan eğitim alanı ki bu aynı zamanda Türkiye İslamcılığının
temel örgütlenme alanını da oluşturuyor” ifadelerini kullanan Yaşlı,
“İslamcılık Türkiye’de dershaneleriyle, okullarıyla ve en önemlisi yurtlarıyla
büyüdü, aynı zamanda Kuran kursları ve İmam-Hatip okulları da örgütlenme ve
kadrolaşma alanı olarak kullanıldı, iktidara buradan yüründü. İşte vakıflar,
AKP döneminde sahip oldukları devasa finansman kaynaklarını kullanarak,
eğitimin dinselleşmesi sürecinin en etkin aktörlerine dönüştürüldüler ve bugün
gelinen noktada adeta bir ‘paralel Milli Eğitim Bakanlığı’ gibi hareket
ediyorlar. Her yıl yüz binlerce öğrencinin yolu öyle ya da böyle bu vakıflarla
kesişiyor ve birer ‘ideolojik aygıt’ gibi çalışan bu vakıflar aracılığıyla ‘AKP
rejiminin makbul vatandaşları’ yetiştiriliyor” şeklinde konuştu.
Vakıflar aracılığıyla
bizzat rejimin kendisinin finanse edildiğini aktaran Yaşlı, sözlerini şöyle
sürdürdü: “İddialara göre, başta ‘beşli çete’ olmak üzere, kamu ihalelerinin
verildiği şirketler, bu ihaleler karşılığında malum vakıflara bağışta
bulunuyor, yani ‘komisyon’ veriyorlar ve o komisyonlar da sosyal yardım
mekanizmalarından tutun da propaganda mekanizmalarına uzanan bir genişlikte,
rejim inşasının finansmanı için kullanılıyor. Ayrıca sahip olunan belediyeler
aracılığıyla da bu vakıflara aktarımlarda bulunuyorlar ve belediye-vakıf
ikilisi partinin yerel ayağındaki faaliyetlerini büyük ölçüde bunun üzerinden
finanse ediyor.
Dolayısıyla, bugünkü iktidarın
inşa ettiği rejimin niteliğini anlamak, kodlarını çözmek için de finansman
kaynaklarını anlamak için de mutlaka vakıflara çok daha yakından bakmak,
vakıflar üzerinden işleyen para trafiğiyle iktidarın izlediği siyaset
arasındaki bağlantılara daha dikkatli bir şekilde odaklanmak gerekiyor.”
AKP’LİLER BÜYÜK
PANİK HALİNDE
CHP Lideri Kemal
Kılıçdaroğlu’nun ‘kaçış planı’ açıklamaları AKP’de panik yarattı. Dün 5. Kez
açıklama yapan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Herkes biliyor ki, Cumhurbaşkanımız
milletine ve Türkiye’ye aşkla bağlıdır. Bunu sorgulamaya kalkanlar, sadece
kendilerinin Türkiye’ye bağlılıklarını sorgulamış olurlar” iddiasında bulundu.
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ise “Eğer çok merak ediyorlarsa
gitsinler resmi olarak şikayet dilekçesinde bulunsunlar ve bunun cevabını
Amerikan makamlarından alsınlar” dedi. Kılıçdaroğlu’na yönelik tehditte bulunan
AKP MKYK Üyesi Metin Külünk de "Haddini bil, yoksa bu devlet had
belletmeyi bilir" ifadelerini kullandı. TBMM’de basın toplantısı
düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise “Sayın Genel Başkanımız bir kaçış
planından bahsetti ve iktidar partisinde müthiş bir panik havası başladı.
Beyler panik yaptılar ve saldırmaya başladı” dedi. MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’nin sözlerini de değerlendiren Özel, “Devlet Bey diyor ki, ‘Kemal
Kılıçdaroğlu’ndan cumhurbaşkanı olmaz.’ Son dediğinde Recep Bey’i
cumhurbaşkanlığına makamına taşımıştı. Müjdemizi almış olduk, memnuniyet
duyuyoruz” diye konuştu.
“Beyler panik
yaptılar ve saldırmaya başladı” diyen Özel sözlerini
şöyle sürdürdü: “Örneğin İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un büyük bir
panik halinde televizyona bağlanırken gördük. Hangi sıfatla? Türkiye
Cumhuriyeti İletişim Başkanı sıfatıyla mı yoksa TÜRGEV yönetim kurulu üyesinin
eşi sıfatıyla mı? Amerika’ya aktarılan milyon dolarlar konusunda büyük bir
savunma çabasına girdi. Debelendikçe batıyorlar.”